Eğitim Çıkmazı |
Kaynak :
01.11.1988 -
Yapı Dergisi - 84
|
![]() |
Ekim başında üniversiteler yeni bir öğretim yılına başlarken söylenenler ülkemizde eğitimle ilgili konuları yeniden gündeme getirdi. 1988 sonlarında eğitimde genel görünüm şöyle: Saptamalar şöyle: |
bu üniversitelerde de gerileme olmuş. Konuya salt sayısal açıdan bakarsak durum oldukça parlak görünüyor: 29 üniversite, yüzlerce belki de binlerce fakülte.. Ancak öğretim düzeyi özellikle yeni kurumlarda hiç de parlak değil. Örneğin bugün birbirinden çok farklı düzey ve nitelikteki 24 tıp fakültesi hekim yetiştiriyor. Açıkoturuma katılan ve bir tıp profesörü olan Türkan Akyol bu yetersiz kurumlar nedeniyle, bilmesi gerekenin ancak yüzde ellisini öğrenerek mezun olan kişilere hayatımızı emanet etmek zorunda kaldığımızı belirtti. Burada biraz da mimarlık-mühendislik eğitimi konularına değinmeden geçmeyelim. Toplumdaki bileşik kaplar kuralına göre bu dallardaki durum da tıptakinden pek farklı değildir. Hatta belki biraz daha kötüdür. Ülkenin koşulları göz önünde tutulmadan Anglo-Sakson sistemine uyularak mimarlık mühendislik öğretimi üniversitelerde bir çırpıda 5 yıldan 4 yıla indirilivermiştir. Bunun nedenini, niçinini soran da pek olmamıştır. İş bununla da kalmamış, mühendislik mimarlık fakültelerinde 1960’larda 36 olan haftalık ders saati de 22-23’e indirilmiştir. Mühendislik ve mimarlık meslekleri uygulamaya dönük mesleklerdir. Bu nedenle de usta-çırak, hoca-öğrenci ilişki düzeni içinde geçirilen sürenin yadsınamayacak ayrı bir değeri vardır. Şöyle basit bir hesapla mimarlık-mühendislik öğretimindeki düzeyin yalnızca süre bakımından nerelere indiğini görebiliriz: 23 saat x 4 yll/36 saat x 5 yıl = 0,51. Sübjektif görüşleri tümüyle bir yana bırakarak yalnızca bu hesapla bile bilgilenme düzeyinin yarı yarıya düştüğünü kolayca söyleyebiliriz. Ders saati azaltılırken öğrencinin, yine yetişmesine yardımcı olacak yan faaliyetleri için zaman ayırabilmesi amaçlanmıştır. Genellikle hala öğrenmeye değil de geçer nota yönelik öğrenci anlayışımız içinde bu amaç ne kadar gerçekleşebilmiştir? Bir de, mesleki uygulama bakımından durum nedir? Dört yıl okuyup, bütün derslerden yeterli notu alıp fakülteyi bitiren kişi diplomasını alarak mimar ya da mühendis olmakta ve derhal eski meslektaşlarınınkilere eşit yetkilerle her tür mesleki sorumluluğu üstlenebilmektedir. Örneğin milyarlarca liralık bir yatırımın projelerini, ya da bir gökdelenin statik hesaplarını hazırlamayı üstlenebilmekte, imzası yasaya göre bu işler için yeterli olmaktadır. Gelişmiş ülkelerin hemen hiç birinde bir mühendislik ya da mimarlık fakültesini bitirmiş olmak bu tür işlerin üstlenilmesi hakkını vermemekte, özel stajlar, deneyimler ya da bazı mesleki sınavların verilmesi gibi koşullar aranmaktadır. Üstelik bu ülkelerdeki mimarlık ya da mühendislik eğitimi 4-7 yıl arasında değişmektedir. Bir ülkenin gelişmesi yetişmiş insan gücüyle çok yakından ilgili olduğuna göre eğitimi, bilimsel ve teknik araştırmaları öncelikle daha çok kaynak ayırarak geliştirmek zorundayız. Eğitimdeki eksiklik, ülkenin geleceğindeki eksikliktir. Bu arada, yetişmiş insan gücünden, nitelik ve niceliği de göz önünde tutarak doğru yararlanmanın yollarını bulmak ve kısa sürede uygulamak da ayrı bir zorunluluktur. |