Galatasaray’a Yeni Tüzük | Kaynak : 08.05.2010 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır |
Daha önce de yazmıştım. Galatasaray için yeni bir tüzük artık “olmazsa olmaz” hale geldi. Yıllar önce sıradan bir derneğe göre hazırlanmış olan tüzük, eskidi ve kulübe çok dar gelmeye başladı. Kulüp artık yalnızca bir spor kulübü olmanın çok ötesinde… Gayrimenkulleri, şirketleri var. Şirketlerin sayısı 6; bunlardan biri de halka açık. Var olan tüzüğe göre, bu şirketler denetlenemiyor; hesapları kulüp hesaplarıyla bütünleştirilmiyor, genel kurullara yalnızca kulübün hesapları, bütçeleri sunuluyor. Oysa, yıllık mali hareketin yüzde 80’i şirketler bünyesinde, yüzde 20’si kulüpte. Şirketlerin gidişi ve kulübün genel mali yapısı üyelerin bilgi ve denetimi dışında kalıyor. Kısacası, mevcut tüzük yetmiyor 29 Mayıs’ta Tüzük Genel Kurulu yapılacak. Bunun için hazırlık çalışmaları sürüyor. Daha önce Divan’ın hazırlattığı bir tüzük taslağı vardı; bu taslak Yönetim Kurulu’na iletildi. Yönetim Kurulu’nun da bazı ek önerileri oldu. Şimdi, yine Divan’ın kurduğu bir kurul, Genel Kurul’a sunulacak tasarıyı hazırladı ve dün üyelerin incelemesine açtı. Tüzük, kulübün anayasasıdır. Üyelerin uzlaşmasıyla çıkarılması gerekir. Bunun için de olabildiğince geniş bir katılım ve tartışma ortamı sağlanmalı. Sonuçta tüzük süreci, daha önceki denemelerin aksine bu kez artık sonuçlandırılmalı. Bir süreden beri tüzük odaklı bazı yersiz yorumlar, kısır tartışmalar basında yer alıyor. Tartışma, tasarı incelenmeden yani bilinmeyenler üzerinden sürüp gidiyor. Örneğin bir “liseli-lisesiz” tartışması gereksiz yere gündemi işgal ediyor. Ben, kulübün böyle bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. “Galatasaraylıyım” diyenlerin, Galatasaray’ı sevenlerin bu türden kısır çekişmelere prim vermelerini anlamakta güçlük çekiyorum. Bence, “Galatasaraylıyım” diyen herkes Galatasaraylıdır. Hiç kimsenin, bir başkasının Galatasaraylılığını ölçmek, kökenini tartışmak, üyeleri bölüp karşıt cephelere ayırmak, ikilik yaratmak hakkı olamaz. Bu yazdıklarım soyut söylemler değildir. Galatasaray yönetimlerinin yıllardan beri süregelen oluşumları bile bu görüşü doğrulayacak en doğal kanıtlardan biridir. Yönetim kurulları oluşturulurken böyle bir hesabın yapıldığına hiç tanık olmadım. |
Galatasaraylıyım diyenler, yalnızca Kulübe değil, Galatasaray’ın bütün eğitim kurumlarına, derneklerine de sahip çıkmalılar. Rakip kulüplerin gıptayla baktığı, hattâ benzerlerini kurmaya çabaladığı bütün bu kurum ve kuruluşlar Galatasaray’ın zenginliğidir; farklılığını, değerini ve büyüklüğünü ortaya koyar. Okullu olsun, olmasın Galatasaraylıların bu değerleri yok saymaları düşünülemez. Kulübün okulda kurulduğu, onun adını aldığı, onun kanatları altında geliştiği, onun kültürüyle, töreleriyle beslendiği gerçeği yok sayılabilir mi? Yoksa Galatasaray’da okumuş olmak artık suç mu sayılır oldu? Her toplulukta olabileceği gibi Galatasaray topluluğunda da bazı fanatik, abartılı çekiştirmeler olabilir. Sağlıklı bir bünye bu tür tutarsızlıkları eritir, dengeler. Sevgili Bilgin Gökberk’in de geçen hafta Milliyet’te çıkan yazısındaki “liseli-lisesiz” değerlendirmesini, sıraladığım bu görüşlere göre serinkanlılıkla bir kez daha gözden geçirmesini dilerim. Galatasaraylı Galatasaraylıdır; zencisi, beyazı olmaz, olsa olsa sarı-kırmızılısı olur. Üyeler tasarıyı iyi inceleyip 29 Mayıs’ta Kongre’de olmalı. |