Louvre ve Piramit Üzerine Kaynak : 01.08.1989 - Yapı Dergisi - 93 | Yazdır


Sully Pavyonundan bakış Foto: D. Hasol

Fransa’da cumhurbaşkanları biraz da kendi adlarını yaşatmak amacıyla anıtlar dikmeyi pek seviyorlar. Georges Pompidou’nun Beaubourg Pompidou Merkezi’nden sonra bu kez François Mitterrand 1981’de Louvre’un tümüyle müzeye dönüştürülmesine karar veriyor ve Çin asıllı Amerikalı ünlü mimar I.M.Pei’yi projelerin hazırlanmasıyla görevlendiriyor.
Şimdi Büyük Louvre projesinin biten ilk bölümü, kompleksin kalbi olan Napoléon avlusunda büyük bir cam piramit olarak yükseliyor.
İlk bölümün amacı, çeşitli dönemlerde eklene eklene geliştirilmiş bir saraylar bütünü iken 1793’ten bu yana bir bölümü müze olarak kullanılan Louvre’un giriş-çıkışlarını düzenlemek, bir konferans salonu, bir lokanta ile gerekli teknik hacimleri sağlamak bütün bunları yaparken de yaklaşık iki yüzyıllık Louvre müzesini çağdaş müzecilik standartlarına uydurmak ve belki de artık kanıksanır duruma gelmiş olan tarihi müzeye daha etkileyici, daha heyecan verici öğeler katarak yeni bir görünüm kazandırmak.


Piramit’in içinden Louvre’un algılanması Foto: D. HASOL

A.B.D. deki uygulamalarıyla * daha çok müzeler mimarı olarak bilinen Pei, projesinde giriş-çıkış düzenlemelerini avluda yerin altına alıyor, Louvre’un çeşitli bölümleriyle bağlantıyı bu merkezden sağlıyor; örtü olarak da bir büyük, üç küçük cam piramitten yararlanıyor.
Büyük Louvre projesi, özellikle de avludaki en önemli öğe olan büyük piramit kütlesi işin başlangıcından bu yana hem mimarlık çevrelerinden hem de kamuoyundan çeşitli tepkiler alıyor, büyük tartışmalara konu oluyor. Fransa’da bu konuda yapılan bir kamuoyu araştırmasının ilginç sonuçlarını Yapı’nın bu sayısında bulacaksınız.
Bu ünlü piramidi Fransız devriminin 200. yıldönümü kutlamaları sırasında görüp gezmek olanağını buldum. Richelieu Geçidinden ilk girişteki izlenim, piramidin, arkasında kalan tarihi bloğu kötü bir şekilde maskelemesiydi. Bu gerçekten kötü bir sürpriz çünkü piramidi anlatan pek çok yayında yer alan fotoğraflar hep Pei’nin arzusuna uygun saydam görüntüler sunuyor. Gerçekte piramit, camdan olmasına karşın dış görünüşlerde yeterli saydamlığı pek sağlamıyor. Saint-Gobain’in katkılarıyla daha saydam, daha renksiz cam yapma çabaları gibi uç noktalara varan “high-tech” zorlamaları bile kütle boyutunda yeterli saydamlığı, istenilen sonucu sağlayamamış. Güneş arkadayken saydam bir tül ardından Louvre’un güzel görünüşleri yakalanabiliyor ama güneş yanda ya da karşıdaysa cam ve taşıyıcı çelik konstrüksiyon istenilen saydamlık katkısını getirmekte cimri davranıyor.
Bu, güneşli günler için böyle… Ya kapalı hava, yağışlı günler ? Bunlara ilişkin izlenimi de kapakta, Bülent Özer’in objektifinden sunuyoruz.
İç mekandan dışa bakışta ise istenilen saydamlık gerçekten iyi sağlanmış; giriş holünden Louvre’un avlu çevresindeki cepheleri çok iyi algılanabiliyor. İnsan burada yerin 9 metre altında olduğunu hissetmiyor. İç mekan Pel’nin Washington ve Boston’daki müzelerinden izler taşıyor.


Piramitlerin açık ve kapalı havalardaki görünüşleri

Mekânın düzenlenmesi, malzeme türleri, detaylar hep önceki örnekleri anımsatıyor.
Piramidin yer aldığı Napoléon avlusu büyük bir ziyaretçi kalabalığıyla dolup taşıyor, müzeye girmek isteyenler ise gün boyunca yakıcı güneş altında çok uzun bir kuyruk oluşturuyorlar. Sanıyorum ki, gelenlerin büyük bir bölümü Louvre kadar piramidin de merakı içindeler. Konuya bu açıdan bakınca, emektar tarihi yapılara yapılan üstün teknoloji ürünü mimari ekleme, getirdiği yenilik ve sürprizle yerli yabancı binlerce insanı her gün buraya çekmeyi fazlasıyla başarabilmiş. Fransız Devrimi’nin 200 cü yılında hizmete açılan bu giriş bölümü Louvre’un müze oluşunun 200 cü yılına, 1993’e kadar sürecek çalışmaların yukarıda da belirttiğimiz gibi ilk dilimini oluşturuyor. Büyük Louvre projesi ileriki yıllarda, bir süre öncesine kadar Maliye Bakanlığı olan Richelieu binasının müzeye dönüştürülmesi, eski müze alanlarının yenilenmesi, sarayın tümüyle restore edilmesi ve Carrousel bahçelerinin yeniden düzenlenmesiyle tamamlanacak.
Düşündüklerimizi özetlersek Piramit, müzenin giriş-çıkışlarını en iyi şekilde çözmüş: ancak hareket noktasındaki,

eski yapıları perdelememek amacına tam olarak ulaşamamış. Sonuç: eski yapıların mekanına tam bir müdahale.Çözüm başka türlü olamaz mıydı? Hiç kuşkusuz olabilirdi. İşlevsel çözüm zaten yerin altında sağlanmış, piramit yalnızca bir örtü oluşturuyor. Kocaman bir piramit yerine yer düzeyinde daha alçakgönüllü -belki de yatay- bir örtü istenilenlere tam olarak yanıt veremez miydi? Ancak bizim “istenilen”imizle, François Mitterrand’ınki farklı olabilir. Le Figaro / L’Aurore’un başyazarı Franz-Olivier Giesbert’in dediği gibi ‘cumhurbaşkanları heykellerinin dikilmesini istiyorlar ya da piramitler yaptırıyorlar’.**

*Washington’da National Gallery of Art (1968-78), Boston’da Museum of Fine Arts (1977-81)
** L’Aurore, 15-16 Temmuz 1989


İç mekandan Piramit ve Louvre arasındaki görsel ilişki
Büyük Piramit’in içinden ana merdivene ve özürlü asansörüne bir bakış

ON THE PYRAMID AND THE LOUVRE

French Presidents like to build monuments which will be remembered in their names. Alter the Beaubourg Pompidou Centre of Georges Pompidou, François Mitterrand decided to convert Louvre totally into a museum and commissioned the famous American architect of Chinese descent I.M. Pei to design the project. A large glass, pyramid now exists in the heart of the complex in the Napoléon Courtyard.
The purpose of the project can be identified as the re-organisation of the entry and exits and the addition of more technical spaces such as conference halls, restaurants to the museum. Consideration was given to the revitalization of the museum while realising all these introductions of new, dynamic and exciting features to what has become a common museum in its 200 years of existence.
The results of the public opinion poll on the pyramid are included in the article in this issue of the ‘Yapı’ Magazine. I was able to see the pyramid through the Richelieu Gate and was able to visit it, although the pyramid has been presented as a transparent entity in all the articles written about the project and in all the pictures I have seen in print, it was most surprising to get the impression that it constitutes a visual obstruction to the historical buildings behind it. Despite the high technology used both in the construction and in the glass cover, the pyramid does not provide the transparency as expected. Only when the pyramid is viewed with the sun coming from behind you can you realize its transparency and view the Louvre’s beauties through its transparent curtain. Yet the same cannot be said when the sun is coming from any other direction as its reflexion causes the image of an opaque mass. For the impression on cloudy and rainy days one would only have to lock at the cover picture of this issue.
The transparency is very successful when looking outward from the inside of the pyramid. One can hardly feel that he is 9 metres below ground. The organisation of space, materials used and the design details very much resemble Pei’s other works, namely museums in Washington and Boston.
The Napoléon Courtyard where the pyramid is located is crowded by visitors queing to visit the museum, in equal anxiety to see the glass pyramid as well as the Louvre.
The Grand Louvre Project envisages the incorporation of the Richelieu Building into the museum complex, the renovation of the old museum, the total restoration of the Palace and the re-design of the Carrousel Gardens by 1993 which is the 200th year of the Louvre becoming a museum.
In my opinion the Pyramid has been successful in organising the museum entry and exits, yet it has not been successful in not blocking the older buildings as thought initially. The result is a complete interference to the spatial organisation of the historical buildings.
Could the project have been any different? Functional services have been located underground, the pyramid only forms a cover. Instead of a huge pyramid, a more modest, maybe a horizontal cover could have been more appropriate. Of course there can be a difference between what we like and what François Mitterrand wants. As Franz Olivier Glesbert, the Chief Editor of Le Figaro/L’Aurore says “The presidents either want their statues made or they build pyramids”.