Şehir Hastaneleri Kaynak : 01.09.2022 - Yapı Dergisi - 479 | Yazdır

Güncelliğini hâlâ koruyan önemli bir konuya, ülkemizdeki “Şehir Hastaneleri”ne değinelim:

1960’lı yıllarda 850 yataklı, 1.000 yataklı SSK hastaneleri yapılmaktaydı. Yatak sayıları o dönem için uygundu. Zamanla teşhis ve tedavi alanlarındaki olumlu gelişmeler hastane tasarımı ilkelerini de değiştirdi.

O yıllarda, yatan bir hastanın, hastanede kalış süresi ortalama 14 gündü. O nedenle de hastanın 14 gün güneşten mahrum kalmaması için tasarımda hasta odaları güneye bakacak şekilde yerleştirilirdi; kuzey cephesine de doktor odaları ve servis hacimleri gelirdi.

Teşhis ve tedavideki bilimsel ve teknolojik gelişmeler bu süreyi etkiledi; günümüzde bir hastanın hastanede kalış süresi ortalama 1,5 güne indi. Sürelerdeki azalmalar odaların yönlendirilmesini ve sayısını da etkiledi.

Has Mimarlık olarak, ABD’li REES Mimarlık ile birlikte 2002 yılında Çayırova’da gerçekleştirdiğimiz Anadolu Sağlık Merkezi iyi bir örnektir.

200 dönümlük bir arsada gerçekleştirilen projede, 207 yataklı genel amaçlı bir hastanenin yanı sıra, koruyucu hekimlikten başlayıp, rehabilitasyon merkezi, huzurevi ve son dönem evi, projenin entegre sağlık hizmetlerine yönelik yapılardır.

O kapsamda ayrıca, hastaneye destek olmak üzere 2010 yılında bir otel yapılmış ve işletmeye açılmıştır. 41 odalı tesis, tedavisi sürmekte olan, ancak hastanede kalmaları gerekmeyen hastalar ile hasta yakınları için tasarlanmış küçük bir otel niteliğindedir.

Dönelim ülkemizdeki Şehir Hastanelerine… Bugün bizde uygulanmakta olan Şehir Hastaneleri modeli, abartılı yatak sayısı nedeniyle işlevsel bakımdan yanlıştır. Kısacası, boyutu, işlevsel niteliği ve Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) finans modeliyle birçok bakımdan yanlış. Üstelik, devletin müteahhitlere hasta garantisi vermesi çok anlamsız. Uluslararası kabullere göre günümüzde bir hastanede optimum hasta yatağı sayısı 230’dur. 200’ün altı, 600’ün üstü, her bakımdan verimsiz.

Çok iyi bilindiği gibi, yanlış yöntemlerle doğru sonuca ulaşılamıyor. İşte bizim Şehir hastaneleri de kara delik oldu. T. Tabipler Birliği, Bursa merkezine 20 km. uzaklıktaki, 1.355 yataklı Şehir Hastanesi’ne tepki gösterdi: Hastalar da doktorlar da perişan. Kısacası, Dünya bu tür hastaneleri çoktan terk etti; artık 1.300 yataklı hastane yapılmıyor. Doğrusu, şehrin seçilmiş noktalarında yer alan, kolay ve hızlı ulaşılabilir hastaneler.

Ankara Tabip Odası, Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) şeklindeki ihale yöntemi ile yapılmış şehir hastaneleri ile, doğrudan kamuca yapılan Erzurum Şehir Hastanesi’ni kıyaslayan bir araştırma yaptı. O araştırmaya göre, devletin 13 şehir hastanesine 2021 yılı için yani bir yıl için ödediği bedelle Erzurum’daki gibi 10 şehir hastanesi yapılabilirmiş.

Bir süre önce Şehir Hastaneleriyle ilgili düşüncelerimi değerli yazar Prof.Dr. Emre Kongar’a iletmiştim. Kongar, ilettiğim görüşleri Cumhuriyet gazetesinde çok iyi özetlemiş(1). O özeti buraya aktarmakla yetiniyorum. Bakarsınız, bütün bu yazılanların bir yararı olur.

İlk yorum, değerli mimar, yazar, düşünce insanı, Dr. Doğan Hasol’dan:

Şehir Hastaneleri yanlıştır.

  • Dünyada artık 1.500-2.000 yataklı hastane yapılmıyor.
  • Elli yıl önce hastanede yatış süresi ortalama 14 gündü; şimdi bir buçuk gün.
  • Bugün en uygun boyut 230 yatak.
  • 200’ün altı, 600’ün üstü verimsizdir.
  • Bu konuda T. Tabipleri Birliği’nce hazırlanmış ciddi bir kitap var.
  • Hasta garantili yap-işlet-devret finansman modeli de yanlıştır.
  • Üstelik girişimcinin aldığı kredinin kefili de devlet.
  • Salgın hastalık durumlarında da bu hastaneler hiç uygun değildir.
  • Sağlık ve eğitimin ticaret aracı olması kabul edilemez.

Bence, sözün bittiği yerdeyiz. 

Kongar, E., Şehir hastaneleri: Birkaç görüş, Cumhuriyet gazetesi, 8 Mayıs 2020