Türkiye’de Konut Problemi Kaynak : 25.10.1965 - Dünya Gazetesi | Yazdır

TÜRKİYE’DE KONUT PROBLEMİ:
Gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkeler mevcut konut açıklarını kapatmak ve değişik oranlarda artan nüfusa paralel olarak gelişen ihtiyacı karşılamak üzere büyük gayret sarfetmektedirler.

Sıhhi bir konutu uygar bir düzenin asgari şartı olarak kabul etmek gerekliliği, ulusların bu konuya verdikleri önemin nedenini açıkça ortaya koyar. Nitekim Anayasamızın 49.cu maddesinde “Devlet herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir. Devlet, yoksul veya dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alır”* denmek suretiyle bu konu Devletin en önde gelen görevlerinden biri olarak kabul edilmiş bulunmaktadır.

MEVCUT KONUT DURUMU VE İHTİYAÇLAR:
Bugün yurdumuzda şiddetli bir konut ihtiyacı hissedilmektedir. Bunun çeşitli sebeplerini özetlemeye çalışalım.

ARTAN NÜFUSA KONUT TEMİNİ:

Türkiye’de ortalama doğum oranı binde 40’ın, ölüm oranı binde 14’ün üstündedir. Böylece ortalama nüfus artışı yılda % 3 civarında olmaktadır (1955-1960 döneminde % 2,95).

Şehirleşme olayı:

Türkiye birinci endüstri devrimine henüz girmekte olan bir ülke niteliğiyle 19. yüzyıl Avrupasının karşılaştığı bütün sosyal ve ekonomik problemlerle karşı karşıyadır. Şehirleşme hareketi bizde de endüstrileşmenin tabii sonucu olarak başlamıştır ve hızla gelişmektedir.

Düzensiz gelişen şehirleşme olayı, süratli nüfus artışı ile birlikte sosyal ve ekonomik kalkınma yönünde büyük güçlükler yaratmaktadır. Bugün memleketimiz 18. yüzyıl İngilteresinin geçirdiği krize aynen sahne olmakta, endüstri gelişimi dolayısıyla köy nüfusu şehirlere akın etmekte, bu akın düzenlenemediği için de şehrin bünyesi ile bağdaşamayan gayri sıhhi ve uygarlık yönünden hiçbir ihtiyacı karşılanamayan mahalleler kurulmaktadır. Gecekondularda yaşayan topluluklar büyük şehrin çok yakınında bulundukları halde, şehrin imkânlarından yararlanamamaktadırlar. Daha doğrusu şehrin belirli bir nüfus için planlanmış sınırlı imkânları, artan ihtiyaçları karşılayamamaktadır.

Kullanılmaz hale gelen konutların yenilenmesi:

Bugün şehirlerde mevcut 1.740.000 konuttan 325.000 adedi şimdiden kullanılmaz hale gelmiş çürük yapılardır. Köy konutlarının birçoğu sağlık şartları, yerleşme ve yapıları bakımından gecekondularla dahi kıyaslanamayacak kadar kötüdür.

Afetler ve istimlâkler dolayısıyla yenilenecek konutlar:

Zelzele, su baskını, istimlâkler ve yeni yerleşme düzenleri dolayısıyla eksilen konutların yerine yenilerinin yapılması gerekmektedir.

MEVCUT GECEKONDULARIN ISLAH VE TASFİYESİ:

Kalkınma planında, gecekondularda oturan nüfusun sağlık şartlarına uygun olarak yapılacak yeni konutlara kaydırılması öngörülmektedir. Ancak bu konuda henüz ciddi bir çalışma görülmemekte ve gecekondu sayısı azalacağı yerde süratle artmaktadır.

Aşağıdaki 1960 yılı bilgileri yurdumuzdaki mevcut mesken ve ihtiyaç durumunu açık olarak belirtmektedir.

Şehirlerde oturulabilir konut sayısı 1.750.000   birim
Gecekondu sayısı                        240.000      birim
Köylerde konut sayısı                   2.000.000   birim

Şehir konutlarının ortalama % 36’sı kiralık olup % 64’ünde sahipleri oturmaktadır. Şehirlerde aile gelirlerinin % 37’si kiraya gitmektedir. Batı ülkelerinde % 20’yi aşmayan bu oran bizde konut sayısının azlığı ve nakdi sermayenin bina yapımı dışındaki işlerde daha fazla gelir sağlaması dolayısıyla çok yüksektir.

Şehir konutlarının % 41’inin barındırma şartları iyi, % 33’ünün orta, % 26’sının ise kötüdür.

Kalkınma planına göre şehirlerimizdeki konut ihtiyacı tahminleri şöyledir:

1963 yılı için   128.725 birim
1967 yılı için   170.852 birim

Köy konutu ihtiyacı ise,
1963 yılı için  106.484 birim
1967 yılı için  113.184 birim
olarak tahmin edilmiştir.

İmar ve İskân Bakanlığı tahminleri ise bu rakamların çok üstündedir.

Bazı büyük şehirlerimizde gecekonduların toplam konutlara oranı 1/3’ü bulmuş hattâ birçoğunda aşmıştır.

İmar ve İskân Bakanlığı’nın yayınladığı 13 büyük şehirde gecekondu adlı broşürden alınan bilgiler bu durumu açık olarak ortaya koymaktadır.

Gecekonduların toplam konutlara oranı:

Adana                 % 48,87
Ankara                % 64,60
Erzurum              % 39,64
İskenderun          % 41,40
İstanbul               % 39,55
Samsun               % 40,69

Şehir nüfusuna göre gecekondu nüfusu yüzdesi:

Adana              % 44,95
Ankara             % 59,22
Erzincan           % 52,86
Erzurum           % 35,11
İskenderun       % 37,89
İstanbul            % 45,00
İzmir                % 33,42
Samsun           % 35,75

ELEŞTİRME

Bugün yurdumuzda sayısı takriben 45.000 civarında olan köy yerleşmelerinin yeniden organize edilmesi, sayılarının azaltılması gerekecek, bu arada tarım ve tarım dışı sektörlerde işgücünü değerlendirecek özel iş alanları yaratılacak, kooperatifleşme geliştirilecektir. Bütün bu tedbirler alınmadan köy konutu problemine kesin çözüm getirmek mümkün değildir.

Bunun yanısıra şehir konutu problemine öncelikle eğilmeyi gerektiren ikinci bir husus da köy konutlarının % 96’sının mülk meskeni olması, şehirlerdeki kira baskısının köylerde bulunmamasıdır. Ayrıca düzensiz ve plansız şehirleşme hareketi şehirlerde bulunan tarihî, kültürel ve tabii değerleri perişan duruma getirdiğinden bunların öncelikle kurtarılmaları gerekmektedir.

Yukarıda konut ihtiyacını sıkıştıran nüfus artışı ve şehirleşme etkenlerinden birincisinin, nüfus planlaması dolayısıyla gücünü derhal kaybetmesi beklenemez, şehirleşme olayı ise bütün gücü ile devam edecektir. İmar ve İskân Bakanlığı’nın tahminlerine göre, önümüzdeki 20-25 yıl için de 26 milyon kişilik bir şehirleşme beklenmektedir. Yine aynı Bakanlık bu şehirleşme vetiresinin 500 milyar liranın üstünde bir yatırımı gerektirdiğini hesaplıyor.

Şehirleşme ve iskân hareketinin, bugüne kadar olduğu gibi plansız bir şekilde devam etmemesi ve yurt sathında yatırımlar (iş ve işgücü) dağılımına uygun bir gelişme içinde cereyan edebilmesi, Devlet çapında alınacak tedbirlere bağlıdır. Yeni yapılacak konutların yerleşme ve miktar bakımından dağılımı, Devlet çapında ekonomik plana paralel bir yerleşme planlaması ile en verimli şekilde tayin edilmiş olacaktır.

Konut probleminin çözümü

Konut probleminin günlük tedbirler yerine program ve planlama ile ancak tatminkâr seviyede çözülmesi mümkün olabilecektir. Aksi halde plansız yerleşme devam edecek, halkın “başını sokacak ev” temini konusundaki samimi arzusu, spekülatörlerin istismar konusu olacak veya gecekondular şeklinde tecelli edecektir. Gecekondu yapımının idari baskı tedbirleri ile önlenmesini beklemek hayaldir. Ancak Devletin bunları, emrivaki olarak kabul etmesi, gecekondu sakinlerinin barınak ihtiyacını karşılamadan yıkmaya teşebbüs etmesi, ya da politik kaygılarla tapu dağıtmasının, meselenin çözümüne yetecek hal çareleri olmadığı da açıktır.

Bir gecekondunun yaklaşık olarak 6.000.- TL.’na mal olduğunu, yapılmış olan gecekondu sayısının da 300.000 civarında bulunduğunu gözönüne alırsak, bugüne kadar 1 milyar 800 milyon liralık yatırımın ne derece düzensiz bir şekilde yapıldığı ve bu kadar büyük yatırımla ancak sefalet mahalleleri elde edilebildiği şeklindeki acı gerçekler ortaya çıkar.

Devletin yersiz müdahaleler yerine, halkın samimi barınak temini arzusunu ve tek tek ele alındığında mütevazı gibi görünen yatırımlarını organize etmesi gerekirdi.

Kalkınma planımız, Türkiye’nin toplam yatırımlarının en çok %20’sinin konut sektörüne ayrılması esasını kabul etmiştir. Bu orandaki bir artma planın makro dengesini bozacaktır. Ancak bu %20’nin tekabül ettiği 2.5 milyar lira ile yıllık konut ihtiyacını altyapısı ve sosyal tesisleri ile birlikte karşılamak mümkün olmadığından ikinci beş yıllık planda bu sektöre ayrılacak yatırım miktarının arttırılması imkânları araştırılmalıdır.

Bugün % 20’lik yatırımın aşılmasına imkân olmadığına göre belirli para ile en fazla sayıda yeterli konut inşası için tedbirler alınması, konut yatırımlarının % 97’sini finanse eden özel sektörün vergi ve kredi politikası ile organize edilmesi zorunludur. Kredilerin yalnızca yeni inşaata değil, bakım ve tamir için de verilmesi lüzumludur. Bu suretle gecekonduların islahına da eğilmek mümkün olabilir.

Ayrıca, Devletin arsa politikasını tam olarak tayin etmesi ve konut finansmanını geniş ölçüde etkileyen spekülasyonu önlemesi gereklidir.

Yeni konutların yurt sathında dengeli dağılımını sağlayabilmek ve yersiz yatırım yapılmasını önlemek üzere, iş ve işgücünün dağılımını gösteren yerleşme planının bir an önce Başbakanlık kademesinde (Batı ülkelerinde olduğu gibi) ele alınması zorunludur.

Teknik ve standartlar konusunda

Bu standartların, mali imkânlarımızın değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkması, kalite yönünden olmasa bile kantite yönünden elzemdir. Takriben 2.5 milyarlık yatırımın, ihtiyaç duyulan konut sayısına bölünmesiyle çıkacak meblağ, konut başına ayrılabilecek parayı gösterecektir. Bugünkü durumda, bulunacak bu rakamın konut yapımını, yol, kanalizasyon, su, elektrik, arsa ve çevre tanzimi giderlerini karşılamayacağı bilinmektedir. Ancak konut için genel yatırımların % 20’sinden büyük bir harcama yapamadığımıza göre kaliteden bir miktar feragat etmek suretiyle daha çok sayıda konut yapmaya gayret etmemiz gerekecektir.

Bu standartlar sadece alan standartları olarak kalmayıp her türlü teknik standartları kapsamalıdır.

Ayrıca mahalli malzemelerden ve geleneksel yapı metodlarından yararlanılmalı ve bunların rasyonalizasyonu imkânları araştırılmalıdır.

Bu suretle daha çabuk ve aynı para ile daha fazla sayıda konut birimi elde edilmesi mümkün olabilecektir.

Gecekondular konusunda

• Alınacak organizasyon tedbirleri ile gecekondulara yatırılmak istenen paraları halk konutları yapımına yöneltmek zorunludur. Böylelikle bugün büyük bir spekülasyon konusu haline gelmiş olan “gecekonduculuk” önlenebilecektir.

• Mevcut ihtiyaç dahi bugünkü imkânlarla karşılanamazken gecekonduları yıkmaktan vazgeçip gecekonduların ve mahallelerin sıhhileştirilmesi yolunda tedbirler alınmalıdır.

İdari tedbirler

Türkiye’nin çok büyük öncelik arzeden konut probleminin en rasyonel şekilde çözümlenmesine imkân verecek bir organizasyona ihtiyaç vardır. İlgili bütün kuruluşların bu düzenin kurulmasını çabuklaştıracak kararları almaları, gerekirse yeni yasalar getirmeleri zorunludur. Burada en büyük görev de İmar ve İskân Bakanlığı’na düşmektedir (**).