Rektör Böyle Seçilmez | Kaynak : 08.04.2015 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır |
Devlet üniversitelerinde rektör atamaları acıklı bir hale geldi. Önce her üniversitenin öğretim üyeleri, verdikleri oylarla rektör adayları arasından ilk 6’yı belirliyorlar. Sonuçlar YÖK’e gönderiliyor. YÖK, üniversitelerce belirlenmiş sıralamayı, kendince inceleyerek 3 adaylı yeni bir liste hazırlıyor ve kesin sonucu belirlemesi için Cumhurbaşkanı’na sunuyor. Cumhurbaşkanı da hiçbir gerekçe göstermeden, dilediğini rektör olarak atıyor. Bu sistemin garip sonuçlara yol açtığına yıllardan beri tanık oluyoruz. Örneğin, 2012 yılında Ankara’daki Gazi Üniversitesi’nde yapılan seçimde 5. sırada olan aday YÖK’ün listesinde üçüncü sıraya alınmış, daha sonra da Cumhurbaşkanınca o kişi birinci sıraya yükseltilip rektör olarak atanıvermişti. Şimdi de İstanbul Üniversitesi’ndeki seçimde açık farkla birinci olan Prof.Dr. M. Raşit Tükel’in yerine ikinci sıradaki Prof.Dr. Mahmut Ak YÖK’çe 1. sıraya yükseltildi. Sonra da Cumhurbaşkanı’nca rektör olarak atandı. AK, Tokat İmam Hatip Lisesi ve İstanbul Üniversitesi mezunu; soyadı da iktidar partisinin adıyla barışık… Başka atamalarla da yine benzer durumlar oldu. Değerlendirme ve kararların, siyasal iktidarın tercihleri doğrultusunda yapıldığı açık. YÖK üyeleri de zaten aynı anlayışla belirleniyor. Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığı döneminde, AKP kararlarının onaylayıcısı olmaktan hiç vazgeçmemişti. Bugün ise yeni Cumhurbaşkanı zaten AKP’nin politikalarının ve tercihlerinin belirleyicisi konumunda. Siyaset ağırlıklı tercihlerin, erkler ayrılığı ilkesini de bir yana iterek bütün kamu kurum ve kuruluşlarında etkili olduğu ortada. İşte, siyasal etkilerin, bu durumda, birer bilim kurumu olan üniversitelere de özellikle rektör atamaları yoluyla yansıdığı görülüyor. |
Bu garip durumlar karşısında aklımıza takılan kimi soruları aktaralım: Sorular daha da çoğaltılabilir kuşkusuz. Tarafların bu olgunluğu(!) karşısında söylenebilecek pek fazla şey kalmıyor. Kısacası, YÖK’ün, öğretim üyelerine, Cumhurbaşkanı’nın YÖK’e, sonuçta kimsenin kimseye güvenmediği bir sistem yürürlükte. Zaten iyice zayıf olan üniversite özerkliği 12 Eylül 1980 askeri darbesinin eserlerinden(!) biri olarak kurulan YÖK sistemiyle yok edilmişti. Şimdi ise siyasete batmış uygulamalarla tümüyle ortadan kaldırılmış bulunuyor. Gelelim bu tür seçimlerin ilkesel özüne… Bir makama yalnızca bir kişi seçilecekse ve ikiden çok aday varsa, bilinen, akla en uygun yöntem şudur: Oylamada bir aday yüzde ellinin üzerinde oy alamamışsa ikinci tura geçilir ve en çok oyu almış iki aday yeniden yarıştırılır. Böylece, kazanan kişinin yüzde 50’den fazla oyla seçilmesi sağlanmış olur. Doğru dürüst yönetilen ülkelerde devlet başkanları da, belediye başkanları da böyle bir yöntemle seçiliyor. Rektörler niçin öyle seçilmesin? Bizden hatırlatması… |