Vakıf Senediyle Mimarlık Nasıl Tanımlanıyor? (Ece Aksakoğlu / Yeni Mimar) Kaynak : 17.01.2005 - Yeni Mimar Dergisi | Yazdır

Vakıf senediyle mimarlık nasıl tanımlanıyor?

Vakıf statüsüne sahip olmasına rağmen bir oda gibi mesleki birlikteliği hedefliyor. Mimarlık Vakfı Başkanı Doğan Hasol bu yapıyı anlattı.

Ece Aksakoğlu: Öncelikle vakfın ne zaman ve ne amaçla kurulduğundan biraz bahsedebilir misiniz?

Doğan Hasol: Mimarlık Vakfı bir gereksinmeden doğdu. Bilindiği gibi yıllardan beri Mimarlar Odası bir yasal kuruluş olarak var ve mimarlığın sorunlarına eğiliyor ama mimarlığın bazı sorunlarının da boşta kaldığı açıktı. Zaten kurullar arasında Mimarlar Odası’nın da bulunması bunu gösteriyor. Mimarlık Vakfı 1996 yılında kuruldu ve bir anda çok büyük ilgi gördü. Kurucular olarak ilk 163 mimar bünyede yer aldı ayrıca Mimarlar Odası’nın da 14 şubesi Mimarlık Vakfı’na kurucu olarak katıldılar. Vakfın ilginç bir bildirgesi var kuruluşta, bence bu çok önemli. Orda deniyor ki “Mimarlık Vakfı ‘nın temel dayanağı sevgi, saygı, güven, gayret ve dayanışmadır” bu temel değerlere değişmez bir inançla bağlı olarak bir araya gelen 126 mimar ve 14 şubeyle birlikte temsil edilen Mimarlar Odası Merkezi’nin bildirgesi şudur; “Vakıf, içinde her kurucu üye eşit haklara sahiptir“. Vakıf içinde bir üye ile bir mimarlar odası şubesi arasında fark yok. “Eşitsizliğe yol açan ayrıcalık anlayışı, özgürlük ve eleştiriye tahammülsüzlük, küçümseme, gurur ve ön yargı, ilerleme ve gelişmenin başta gelen engelidir. Mimarın onuru ve saygınlığı ancak mimarlık hizmetinin irısanlığın mutluluğunu, kültür ve uygarlığın gelişmesine sağlıklı bir çevrenin oluşmasına katkı sağlayıcı yönde sürdürülmesiyle korunabilir. Onurunu ve saygınlığını hak ederek koruyabilen mimarların ortak katkıları insanlığın ve mimarlığın yolunu aydınlatan en güçlü araçlardandır” deniyor. Bu bildirge vakıf senedinin, ki vakıf senedi biliyorsunuz vakıfların anayasası gibidir veya tüzüğü gibidir diyelim, ayrılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla vakfın ana hedefleri, ilkeleri bu bildirgede gösterilmiş oluyor.

Amacına gelince bu amaçları da özetlemek mümkün. Mimarlık mesleğinin gelişmesini kalıcı olarak oturtmak konusundaki çabalara destek olmak. Bunlar yalnız ekonomik önceliklerle değil etik kaygılarla da yapılacaktır. Tarihsel çevreyi ve uygarlık birikimini geleceğin uygarlığına ve mimarlık mesleğine esin kaynağı olarak değerlendirerek bu yöndeki gayretleri özendirmek, mimarlık alanlarında araştırmalar yapmak, araştırma yapanları desteklemek ve bu araştırmaları yurt içi ve yurt dışında tanıtıp yaygınlaştırmak, gelişen teknolojinin yönlendirici baskıları ve çağdaş toplumun giderek karmaşıklaşan yapısı içinde mimarlık eylemini evrensel sorumluluklarından uzaklaştıran etkenler ile mücadele etmek, insanlık ve çevre bilinci içinde yükselen bir mimarlık anlayışının yaratılmasına yardımcı olmak, bu doğrultuda oluşacak mimarlık meslek ahlakını dayanışma ruhu üstünde yükseltmek. Birinci hedef mimarlığın yükseltilmesi gibi görünüyor. İkinci hedef mimarlara ve mimarlık mesleğine mesleğine destek vermek, mimarlara daha çok sosyal destek vermek. Bu sosyal desteği sağlamak üzerede yardımlaşma sandığı öngörülmüş. Vakıf senedinde öngörülen üç örgütlenmemiz var. Bunlardan birincisi yardımlaşma sandığı: mimarlar arası sosyal dayanışmayı sağlayacak olan sandık . İkincisi yapılacak araştırmalar, bu araştırmaların tanıtılması için mesleki geliştirme, araştırma enstitüsü kurulması. Bu da yine vakıf senedinde yer alan bir kurum diyebiliriz. Bu da Mimarlık Vakfı Enstitüsü adı altında kuruldu. Üçüncü nokta çoğu kez vakıflar, önceden kurulmuş bir vakfın parasal kaynağına dayanıyor. O kaynağı kullanarak bir takım hayır işleri yapılıyor. Ne yazık ki bizim vakfımız parasal bir kaynağa dayanmıyor. Dolayısıyla etkinliklerini üretebilmek için parasını da kendisinin üretmesi gerekiyor. Kurucular bunu vakıf senedinde ön görmüşler, diyorlar ki bir iktisadi işletme kurulacaktır, bu iktisadi işletme yine mimarlık alanında olmak kaydıyla bazı etkinlikler yapılacaktır. Örneğin bir proje yapmayacak ama mimarlık alanında yayın yapacak, yayın organizasyonları yapacak ve bunlardan sağladığı geliri de vakfa aktaracak.

Düzenlenecek seminerler, eğitim çalışmalarını da içeriyor mu?

Tabi bunlar iki taraflı içine giriyor. Birincisi Mimarlık Vakfı Enstitüsü ile giriyor. Enstitünün zaten bunlara benzer etkinlikleri var. İktisadi işletmede bunların parasal yönünü örgütleme yönünde çalışıyor. Bu üç birimin dışında bir birimi daha var. O da Candeniz Fonu. Candeniz bir mimar arkadaşımızın çok genç yaşta kaybettiği oğlunun adı. Çocuk rahatsızlanınca bazı desteklerle kendisi için bir birikim sağlanmış fakat Candeniz’i yaşatmak mümkün olmamış, kalan parayı mimar olan babası bir fon olarak vakfa teslim etmiş ve Candeniz’in adıyla devam ediyor ve mimarlık öğrencilerine oradan burs sağlanıyor. Başka bağışlarla da burs verilmekte.

Burs misyonlarınızdan biri gibi olmuş. Ne zamandan beri devam ediyor? Finansla ilgili başka çalışmalarınız da var sanırım.

5-6 yıldır devam ediyor. Bir de 2200 üyesi olan yardımlaşma sandığımız var. Üyeler yine mimarlar. 60 yaş altındaki herkesi yardımlaşma sandığına üye olarak kaydedebiliyoruz. Yardımlaşma sandığının iki işlevi var. Birincisi üç yılını tamamlamış üyenin vefatı halinde, ailesine 7 milyar lira ödeniyor. İkincisi ise hasta ve güç durumda olan üyelere karşılıksız yardım yapılıyor. Sandığın hiç sıkıntısı yok mu derseniz, sandığın tek sıkıntısı üyelerinin ilgi eksikliği nedeniyle ödentilerini zamanında yapmamaları.

“Türkiye’de gündem yaratma noktasına gelebilmiş değil.”


Vakfın örgütlenme yapısını biraz anlatabilir misiniz?

İleride bu bunun olması düşünülebilir ama şu anda Mimarlar Odası’nın belli şubeleri gönüllü olarak bize destek veriyorlar. Bazı şubelerle anlaşma yaptık. O anlaşmalara göre şubeler belirli kişilere görev veriyorlar. O destekler iki şekilde olabiliyor. Adeta orada vakfın bir temsilcisi gibi davranıyorlar, yardımlaşma sandığına yeni üye sağlıyorlar ve de ödenti toplamada da yardımcı oluyorlar. Mimarlar Odası etkinliklerini mutlaka bir arkadaşımız vakfı temsilen katılıyor. Hatta orada bir masa kuruluyor. Şu aşamada vakfın tanıtılması, yeni üye kaydedilmesi anlamında bir çaba veriyoruz. Üyelerimiz yükümlülüklerini yerine getirebilirlerse vakfın bayrağını Anadolu’da da dalgalandırabiliriz.

Vakıf bünyesinde nasıl etkinlikler oluyor?

Vakfın her yıl düzenlediği etkinlikler arasında Dünya Mimarlık Günü buluşmaları var. Dünya Mimarlık Günü buluşmaları kapsamında, 2003 yılında Taşkışla’da mimarların sanat çalışmalarını derleyen bir sergi hazırladık. Mimarların heykellerinden, seramiklerinden

, fotoğraflarından, resim çalışmalarından oluşan bir sergiydi. Gerçekten çok büyük bir ilgi topladı. Bunu bir yayına dönüştürmek istiyoruz. Onun dışında özellikle iktisadi işletmeninde kurulmasından yararlanarak yayın çalışmalarımızı geliştireceğiz. Bir de şu anda duyurusunu yaptığımız, sonuçlarını beklediğimiz Türkiye’de yapılmış araştırmalara ilişkin mimarlık araştırmaları seçkisi var. Bunu biraz da yüreklendirmek için ödüllü olarak yaptık. Amacımız Türkiye’de mimarlık konusunda yapılmış olan yazılı bütün araştırmaları bir araya getirmek, onları derlemek, toplamak ve gerektiğinde kullanıcıların hizmetine sunmak. Buda vakfımız tarafından kitap halinde ve sanal ortamda da yayınlanacak. Sanıyorum Türkiye mimarlığı için bu ciddi bir kazanım olacak. Bunların yanında Mimarlar Odası ile birlikte mimarlık ve eğitim kurultaylarını hazırladık. İki tanesi gerçekleşti. Diğer birinin de hazırlıkları sürmekte. Mimarlık ve eğitim kurultayları da yine mimarlık ortamı için ciddi bilgi üretilen platformlar oldu.

Bunun dışında Mimarlık Enstitüsü birkaç yıldır 1 ay süreli yaz okulları yapıyor. Yalnız geçtiğimiz yıl bazı nedenler ile bu yaz okulları gerçekleştirilemedi. Ama önümüzdeki yaz için bazı mimarlık fakülteleri ile temas halindeyiz, onlarla birlikte organize edeceğimiz yeni bir yaz okulları sistemimiz var. İki yıl önce yaptığımız yaz okulu uluslararası nitelikteydi. O yaz okuluna Çin’den üç öğrenci, Fas’tan bir öğrenci katıldı ve onlar buradaki Türk arkadaşları ile birlikte çok güzel bir yaz okulu dönemi geçirdiler. Fakat geçtiğimiz yıl sadece parasal nedenlerden değil, bazı okulların da açtığı yaz okulları onların devam zorunlulukları nedeniyle bazı sıkıntılar doğdu. Ama önümüzdeki yıl okullarla iş birliği yaparak bu sıkıntıları aşabileceğimizi düşünüyoruz.

Neler yapmayı hedefliyorsunuz? Türkiye’deki mimarlık gündemine siz ne katmayı istiyorsunuz mimarlık vakfı olarak? Beklentileriniz neler?

Mimarlık Vakfı şu aşamada örneğin bu araştırmaların seçkisinde olduğu gibi var olanı düzenlemek, derleyip, toparlamak için çalışıyor. Bir yayın organizasyonu kurmaya çalışıyor. Türkiye’de gündem yaratma noktasına gelebilmiş değil. Çünkü bunlar büyük olanaklar gerektiriyor. Hedefte bir mimarlık müzesi var. Hatta bunun için Mimar Sinan’ın bir tarihi eseri Efe Kapı Medresesi projelendirildi ama sonra görüldü ki 1 milyon dolar gibi bir paraya ihtiyaç var.

Şu anda bile vakfın ele aldığı konular az değil. Bir Mimarlık Vakfı Enstitüsü’nün düzgün çalıştırılması sanıyorum ki Türkiye’deki meslek içi eğitime katkı getirecektir. Daha sonraki günlerde yetkilerin belirlenmesi, yetkin mimarlık konularının gündeme daha çok oturması durumunda Mimarlık Vakfı’na düşecek görevler var. Bilindiği gibi bugün okulu bitiren herkes mimarlık yapabiliyor. Bu okulların düzeyi ne olursa olsun, sonsuz yetki ile donatılmış olarak meslek hayatına atılabiliyor. Avrupa Birliği kapsamında bunların böyle olmasına olanak kalmayacak. Bir yandan da bizim enstitümüz buna dönük hazırlıkların içinde.

Diğer kentlerdeki mimarlara yönelik çalışmalar var mı?

Vakıf hakkında bilgilendirme konusunda, pek çok yere gidip tanıtım yapıyoruz. Örneğin; birkaç defa İzmit’e gittik. Onun dışında başkan yardımcısı Bora arkadaşımız bir çok kentte vakfın etkinliklerini anlattı, tanıtımını yaptı. Bu çabalar yeterli olmasa da yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bir de bültenimiz var, üç ayda bir çıkıyor, web sitemiz var. Duyurularımızı mimarlar odası ve yayın organları yapıyor. Gönüllü bir kuruluşun tanıtımını herkes yapmaya hazır zaten. Mimarlığın içinde, tam ortasında bir kuruluş ne kadar çabuk gelişir ve büyürse, etkinlikleri de o oranda büyüyecek ve gelişecek.

Üye profiliniz nedir ve vakfa nasıl üye olunur veya gönüllü katkıda bulunulur?

Üyeler kabulü konusunda hiçbir ayrım yok. Sadece mimar olmaları yeterli. Kurucu üyelerimiz var çünkü son değiştirilen medeni yasa vakıfların yeni üye almalarını yasakladı. Buna karşılık yardımlaşma sandığı sonuna kadar açık. Bugün Türkiye’de 30 bin mimar var, bu mimarlarımız rahatlıkla yardımlaşma sandığına üye olabilir. Vakfın merkezi İstiklal Caddesi Mimarlar Odası binası içinde 3. kat ve herkese açık. Herkes web sitemizde etkinliklerimizi, kurucular bildirgesini, vakıf senedini görebilir.

1996 dan bu yana vakıf çalışmalarında görev alan arkadaşlarımızın çok büyük katkısı oldu. Özellikle vakfın kurucularından Engin Omacan’ı anmak istiyorum. Vakfın genel sekreterliğini kuruluşundan vefatma kadar büyük bir özveriyle sürdürdü. Bu gün vakıf kuruluş noktasına göre bir hayli ilerde ama çok daha fazla geliştirilmesi gerekiyor. Bunun içinde yeni mimarların katkılarına gereksinme var.

Aydın Doğan Vakfı “Kent Mimarisi Kent Dokusu” yarışması

Aydın Doğan Vakfı bu yıl “Kent Mimarisi, Kent Dokusu” adıyla bir yarışma açtı. Vakıf yönetim kurulu, Türkiye’de çok sayıda başarılı yapı olmasına rağmen, genelde doku sorununun ihmal edilmesi nedeniyle ve kent dokusunu kurma, koruma ve geliştirme bilincinin yurt düzeyinde oluşmasını sağlamak amacıyla bu konuyu seçme kararı almış. Vakıf, bu bilincin, uzmanlar, kullanıcılar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve devletin karşılıklı etkileşimi ve ortaklık anlayışı içinde gerçekleşmesi beklentisiyle bazı şartlar koşuyor. Yarışma sonunda ödül, yapılar ve kentler arasındaki sağlıklı, sürdürülebilir, ortamı kullanan ve tasarlayanların beraberce kararlar geliştirdiği, teknik ve estetik değerleri tartışan ve geliştiren, son 10 yıl içinde uygulanmış veya geliştirilmiş bireysel ya da ortak bir çalışmaya ve/ya projeye verilecek. Yarışma, yeni yapılmış tek binaları, tek yapı restorasyonlarını ve yalnızca iç düzenleri değiştirilen dizi yapıları kapsamıyor onun yerine katılan projelerin, günümüzün çevrelerini tasarlarken oluşturulan kent gelişimlerine ve dönüşümlerine iyi örnek olan, yeni kentsel doku örneklerini, sağlıklaştırılıp geliştirilmiş tarihi kent dokularını gündeme getiren, kentsel ölçekli tasarım, uygulama ve çalışmaları içermesi bekleniyor. Ayrıca ölçeği itibariyle kent parçası niteliğinde olmasına rağmen, giriş ve çıkışlarının sınırlanması yoluyla kamusal alan olmaktan çıkmış birimler de ödül kapsamında değerlendirilmiyor. Yarışmanın son teslim tarihi 1 Mart, ödüllerse 15 Nisan tarihinde törenle sahiplerine verilecek. Jüri tarafından sergilenmeye değer bulunan çalışmalar filme alınarak Temmuz ayında yapılacak UlA 2005 İstanbul Kongresi’nde de katılımcıların izlemesine sunulacak. Yarışmanın jürisindeki isimlerse şöyle: Burhan Doğançay, Oktay Ekinci, Dr. Doğan Hasol, Doğan Hızlan, Faruk Malhan, Doç. Dr. Süha Özkan, Prof. Dr. Haluk Pamir, Prof. Dr. Metin Sözen, Murat Tabanlıoğlu, İstemihan Talay, Prof. Dr. İlhan Tekeli. Ayrıntılı bilgi için: www.aydindoganvakfi.org.tr