Yunus Aran’ı Bir Kez Daha Anarken… Kaynak : 08.12.2018 - TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi - Mimar Yunus Aran Anısına Konferanslar | Yazdır

Yunus Aran, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni Şubat 1999’da bitirmişti. Umut ve enerji doluydu. Peyzaj tasarımı alanında çalışan babası ve bir arkadaşıyla birlikte bir büro kurmuşlar; böylece çiçeği burnunda bir mimar olarak meslek hayatına başlamıştı.

Sanatın her dalına, müziğe, resme, edebiyata yakın ilgi duyan, yüreği sevgi dolu bir gençti. Umutları, hedefleri vardı: “35 yaşına geldiğinde tasarım ve mimarlık alanında başarılı çalışmalarıyla tanınan bir mimar olmak” ilk hedefiydi.

Gencecik bir mimarın böyle bir hedefi olması, Yunus için normal sayılabilirdi. Zaten bir mimarlar ailesinden geliyordu. Dedesi, annesinin babası Muhittin Güreli, İmar ve İskân Bakanlığı’nda üst düzeyde görevler almış, ayrıca Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TMMOB’nin başkanlığını yıllarca yürütmüş bir mimardı. Dedesinin kardeşi Talât Güreli, dayısı Osman Güreli ve teyzesinin eşi Türker Keremoğlu da mimardı. Yunus’la bizim de aile bağımız vardı. Eşim Mimar Hayzuran’ın da halasının torunuydu.

Baba tarafına gelince… Babası Mehmet Aran inşaat mühendisi idi ve peyzaj tasarımı alanında çalışıyordu. Zaten onun da babası Prof.Sadri Aran, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde peyzaj tasarımı disiplinini başlatmış olan hocaydı; Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi’ni bitirdikten sonra Almanya ve İngiltere’de bahçe tasarımı öğrenimi görmüştü. Peyzaj Mimarisi: “Temel Prensipleri” adlı bir kitabı fakültece yayımlanmıştı.

Bütün bu bilgileri aileyi anlatmaktan çok Yunus’u mimarlığa yönlendirmiş olan verileri belirtmek için aktarıyorum. İşte bütün bu oluşum içinde Yunus’un, mimarlık için heyecanı doğaldı. Bir yandan da yine çok doğal olarak gençlik heyecanı, coşkusu vardı.

Kendi birikimiyle aldığı otomobil de gençlik heves ve heyecanının bir göstergesiydi. O otomobilin, Yunus için sonun başlangıcı olacağını kimse bilemezdi. Eylül 2000’de yani üniversite mezuniyetinden bir buçuk yıl sonra o otomobille İstanbul-Bebek’te geçireceği kaza, gençlik heyecan ve umutlarıyla dolu bir yaşamın sonunu getirecekti.

Yunus’un kaybı ailesi ve yakınları için bir yıkım olmuştu kuşkusuz. Yunus, hiç değilse adıyla yaşatılmalıydı. İşte, “Yunus Aran Birlikteliği” böyle başladı. Annesi Emine Güreli’nin özverili, vefakâr yaklaşımları ve Mimar Sinan Üniversitesi’nin çok değerli katkılarıyla oluşturulan o birliktelik 17 yıldır kesintisiz sürüyor.

“Yunus Aran Birlikteliği”nin amacı ve yol haritası şöyle belirlenmişti: “Yunus Aran’ın anısını yaşatmak üzere bir araya gelen kişi ve kurumların temel amacı, O’nun mesleği ve kişiliği çerçevesinde tasarım, mimarlık, şehir ve bölge plancılığı, restorasyon ve peyzaj mimarlığı konularının gelişmesine hizmet etmek; anılan disiplinlerin kuram ve pratiği ile eğitimini desteklemenin yanısıra mimarlık, yapı ve kentsel kültürün gelişmesi doğrultusundaki çabalara da destek vermek; Türkiye’nin anılan alanlarda var olan birikiminin zenginleştirilmesi çabalarını desteklemek; bu bünyede, anılan amaçlar doğrultusunda ulusal ve uluslararası boyutta bilimsel bağlantıların güçlendirilmesi için destek sağlamak; ülkemizin mimarlık ve yapım kesiminin uluslararası platformlarda rekabet gücünün artırılması için fikirler geliştirmek.”

Gerçekten de, o amaç doğrultusunda çok değerli buluşmalar, konferanslar, etkinlikler düzenlendi. Bazıları bugün artık hayatta olmayan ünlü, yerli-yabancı bilim, düşün ve sanat insanlarının konferansları ve sunumları büyük ilgiyle izlendi.

İşte, elinizdeki bu kitap da Yunus Aran Birlikteliği’nin bugüne kadar gerçekleştirdiği etkinliklerin bir bölümünü aktarıyor. Doğal ki bu kitabın sınırlarını aşan çok sayıda etkinlik oldu. Onlara ilişkin özet bilgilere “Yunus Aran Birlikteliği” web sitesinden erişilebilir.

Bu kitap aynı zamanda, Mimar Sinan Üniversitesi’nin, yetiştirdiği genç bir değeri sahiplenmesi konusundaki vefakâr davranışını da belgeler niteliktedir.

Çok genç yaşında yitirdiğimiz Sevgili Yunus Aran’ı bir kez daha sevgi ve özlemle anıyorum.