Atletizm Üzerine |
Kaynak :
14.08.1997 -
Cumhuriyet Gazetesi
|
![]() |
Bir dünya atletizm şampiyonası daha geride kaldı. Kimi yazarlar çok hayıflandılar, “nerede o eski rekorlar, nerede atletizme eski ilgi ?” diye.. Evet, atletizme ilgi dünyada da giderek azalıyor, rekorlar da artık kolay kırılamıyor. Bütün dünyada sporseverlerin ilgisi daha çok, gösteri sporlarına yöneldi. Eskiden pek çok ülkede futboldan sonra atletizm gelirdi, şimdi atletizmin yerini basketbol, voleybol gibi profesyonel salon sporları aldı. Atletizm takım oyunu değil, atletizmde daha çok, kişinin kendisiyle yarışı var. Ulusal yarışmalar dışında, destekleyecek taraftarı yok. Taraftarı olmayan bir sporun tutunması çok zordur. Ayrıca, amatör bir spor dalı olduğundan, atletizme yatkın sporcular kendilerine profesyonel dallarda daha iyi olanaklar buldukları için oralara kaydılar. Rekorlara gelince.. Herşeye karşın, “nerede o eski sporcular ?” demenin de pek anlamı yok. Rekorların eskiden olduğu kadar kolay kırılamamasında, pek çok dalda olabilecek en iyi derecelere ulaşılmış olmasının yanısıra doping denetiminin büyük rolü var. Böylesine şampiyonalarda artık, gelişmiş sistemlerle çok ciddi doping denetimi uygulanıyor. Öyle ki, yeni tıbbi gelişmelerin verdiği olanaklarla, son iki yıl içinde alınmış olan ve doping etkili sayılan ilaçlar bünyede kolayca saptanabiliyor. Yani sporcuların, kuvveti geliştiren türden ilaçları almaları eskisi gibi olanaklı değil. Yakalanmak, Ben Johnson örneğinde görüldüğü gibi, çok ünlü sporcuların bile sonu olabiliyor. Son şampiyonanın ortaya koyduğu başka bir gerçek, Afrika kökenlilerin atletizmin birçok dalında beyazlara karşı sağladıkları tartışmasız üstünlük.. Sonuçlar, çabukluğa dayanan sporlarda Afrikalıların kas yapılarından ötürü bedensel üstünlüğe sahip olduklarını bir kez daha kanıtlıyor. Gelelim atletizmin bizdeki |
durumuna.. Son şampiyona için tam bir milli takım bile oluşturamadık ve dördü bayan olmak üzere altı sporcuyla katılabildik. Türkiye’de atletizme duyulan ilgi dış ülkelerdekinin de çok gerisinde.. Medya ilgilenmeyince, kamuoyu da ilgilenmiyor; ya da tersi.. Yeterli olanaklar, yeterli tesis yok; olsa bile yürürlükteki koşullar nedeniyle çalışmaya hevesli, eğitilecek sporcu bulmak zor. Atletizme başlamanın yaşı 9-10-11. Aileler konuya biraz da profesyonelce bakarak çocukları için başta futbol olmak üzere başka spor dallarını yeğliyorlar. Basit transfer olayları sayılmazsa, atletizm Türkiye’de hala amatör spor, oysa dünyada değil. Böylece, gönüllü olarak atletizmi seçenlerin sayısı çok az. Atletizmde kendisini geliştiren genç sporcuların önemli bir bölümü de yine maddi kaygılarla gösteri sporlarına geçiyorlar.
Türk atletizmi kulüplerde de gelişemiyor. Erkeklerde Galatasaray, Fenerbahçe ile iki müessese kulübü (Enka ve Çimentaş) var. Bunlara, her yıl kapanıp açıldıkları için adları değişen kimi küçük kulüpleri, bilmem ekleyebilir miyiz ? Bayanlarda Fenerbahçe, Enka, MTA, Ankara Yenimahalle (belediye destekli) ve eksikleriyle Beşiktaş’ı sayabiliyoruz. Bazı kulüplerde yıldızlara, gençlere yönelik altyapı bile yok. Altyapıya da yönelmiş, lisanslì 126 atleti olan Galatasaray’ın atletizme yıllık bütçesinden ayırabildiği rakam 10,6 milyar lira. Bu rakam bütçenin ancak binde üçü. Sonuçta, Milli Takım, 21 branş için, baraj dereceleri dikkate alınırsa en çok 150 atlet arasından seçilebiliyor. Onlar da Uluslararası Atletizm Federasyonu IAF’nin koyduğu baraj derecelerine ulaşamıyorlar. Ülkelerin katılabilme barajından yararlanarak ancak 6 sporcu gönderebildik Atina’ya. Doğal olarak hiçbir başarı sağlanamadı. İşte size, 1997 yılında atletizm manzaraları. |