Chandigarh’ın 50. Yılı |
Kaynak :
01.02.1999 -
Yapı Dergisi - 207
|
![]() |
(Le Corbusier). Chandigarh’ın Hindistan’da, Pencap’ın başkenti olarak düzenlenmesi fikrinin üzerinden 50 yıl geçmiş. Hintliler bu yıldönümünü “Bir fikrin 50 yılı” temasıyla Ocak ayı içinde Chandigarh’da kutladılar. Öyle, havai fişekler filan atılmadı. Kutlama, dünyanın 23 ülkesinden 800 düşünürün katılmasıyla üç günlük bir konferans ortamında gerçekleştirildi. İlk günkü toplantıya Hindistan Cumhurbaşkanı’nın da katılması olaya verilen önemin bir göstergesiydi. Kısacası, fikir-yoğun bir etkinlikle, geçmiş anıldı, gün değerlendirildi, gelecek için olasılıklar tartışıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından 1947 yılında Hindistan, bir İngiliz kolonisi olmaktan sıyrılarak bağımsızlığına kavuşuyordu. Ancak ne var ki, bir yandan bağımsızlık gerçekleşirken, bir yandan da ülkenin bölünmesi kaçınılmaz olarak gündeme gelmişti. Bağımsız Hindistan’ın yanısıra Müslüman nüfusun baskısıyla, 1948’de, Hint yarımadasının doğusundaki ve batısındaki iki parçada bağımsız bir Pakistan devleti kurulacaktı. Coğrafi olarak, Doğu’da sonradan Bangladeş olacak Doğu Pakistan, batıda ise Batı Pakistan yani bugünkü Pakistan.. Bu bölünme sırasında Pencap da ikiye ayrılmış, Pencap’ın bir bölümü ve eski başkent Lahor Batı Pakistan’da kalmıştı. Başbakan Nehru’nun üç politik ideali vardı: Bilim, Sosyalizm, Demokrasi. Bunlar, Pencap’ta yeni kurulacak başkent Chandigarh’ın fiziksel yapılaşmasına yansıyacak ve Chandigarh, Gandi’nin öngördüğünün aksine bir sanayi toplumu olması hedeflenen yeni Hindistan’ın simgesi olacaktı. Nehru, Hindistan’daki Amerikan ordusunda yarbay olarak görevli iken tanıdığı Amerikalı mimar Albert Mayer’in Chandigarh için bir nâzım plan hazırlamasını önermekle işe başlar. Merkezî Hükümet, toplam inşaat maliyeti 34 milyon doların 1/3’ünü karşılamayı kararlaştırır ve Polonya asıllı ABD’li mimar Matthew Nowicki’yi de kimi kamu yapılarını tasarlamakla görevlendirir. Ancak, çalışmalar sürer, kentin ve yönetim merkezi Kapitol’ün ana çizgileri tam belirirken, beklenmedik gelişmeler olur. Nowicki, 1950 ilkbaharında Mısır’da bir uçak kazasında ölür; bu arada Albert Mayer ile de anlaşmanın parasal koşulları konusunda anlaşmazlık çıkar. Bunun üzerine Pencap yetkilileri Avrupa ve Amerika’da yeniden plancı ve mimar arayışına girişirler. Kurulan ilk ilişkilerde İngiliz mimarlar Maxwell Fry ve (eşi) Jane Drew, Le Corbusier ile görüşülmesini salık verirler. Le Corbusier belki de yaşamının en önemli uygulamasına yol açacak bu öneriyi coşkuyla karşılar ve Yeni Başkent’in kurulmasında Pencap Hükümeti’nin Planlama Danışmanı olmayı kabul eder.Yapım aşamasında, yılda iki kez dörder haftayı Chandigarh’da geçirecek ve bu hizmetine karşılık 420 dolar aylık ücret alacaktır; aynı zamanda, Kapitol kompleksinin mimarî tasarımını da üstlenecektir. Bu çerçevede, 1951 Şubat’ında, 1922-39 yılları arasında birlikte çalıştığı eski ortağı Pierre Jeanneret ile birlikte Hindistan’a uçar. Orada, ileride iyi bir meslekî birliktelik oluşturacakları Maxwell Fry ve Jane Drew ile buluşurlar. Fry ve Drew, Simla ve Chandigarh’ın sürekli mimarları olarak atanmışlardır. Pierre Jeanneret’yi de Le Corbusier önermiştir. Bir ideolog olan Le Corbusier’yi, diğerleri başarılı birer uygulayıcı olarak tamamlayacaklardır. Simla yolu üzerindeki bir otelde, Chandigarh’ın yeni planı dört gün içinde tasarlanır (2) ve Mart’ta resmen onaylanır. Aslında, çizilen yepyeni bir plan değil, Albert Mayer’in hazırlayıp onaylatmış olduğu nâzım planın gözden geçirilmiş yeni bir versiyonudur. Mayer planı yelpaze, yeni plan damatahtası sistemindedir ve temelde “7 V” yol kuralına (3) ve “sektör” esasına dayanmaktadır. Kent arazisi, 1200 x 800 m lik, yaklaşık 1 km2 lik dikdörtgen sektörlere, başka bir deyişle komşuluk birimlerine bölünmüştür. Her sektör, konutun yanısıra kendine yeterli alışveriş birimleri ve diğer yan işlevlerle ve yeşil alanla donatılmıştır. Chandigarh planında, Le Corbusier’nin mimarî tasarımını üstlendiği yönetim merkezi “Kapitol”, kentin hemen dışında, deyiş yerindeyse planın tepesinde (kuzeyde) yer almıştır (4). İş merkezi, çarşı, yaya bölgesi kentin ortasındadır, sanayi ise iskânının uzağında olup yeşil bir kuşakla ayrılmıştır. Burada uygulanan ilkeler Le Corbusier’nin 1922’de ortaya attığı, 3 milyon nüfuslu “çağdaş kent” önerisiyle benzerlikler göstermektedir. Le Corbusier, Chandigarh planlamasında Atina Şartı’nın şehirciliğe ilişkin dört ilkesini uygulamıştır. Böylece, birinci öncelik “konut ve yaşama çevresi”ne verilmiştir; “çalışma” ikinci sıradadır; üçüncü sırada, beden eğitimi ve eğlence-dinlence; dördüncü sırada da “ulaşım” yer alır. Chandigarh’ın yapılanma öyküsü böyle başlar.. Chandigarh artık, yalnızca bir şantiye değil, aynı zamanda çağdaş bir laboratuvardır. Önce altyapı ve yollar, sonra kent merkezindeki yapılar ve Kapitol alanında Yüksek Mahkeme gerçekleştirilir. İşçilik çevredeki köylerden sağlanır. Ana malzeme “beton, çıplak tuğla ve taş”tır. Le Corbusier’nin nâzım planına göre Chandigarh’ın gelişmesi başlangıçta iki aşamalı olarak düşünülmüştü. Birinci aşama, “Kapitol”ün yanısıra 30 sektörde (komşuluk biriminde) 150 bin nüfusu barındıracak bir düzenlemeyi getiriyordu. İkinci aşamada kent, 350 bin kişilik artışla 500 bin kişiye ulaşacaktı. Daha sonra ise yerleşmenin üçüncü aşamasının gerekebileceği düşünülmüştü. Bugün 114 km² lik bir alana yayılan kentte üçüncü aşama da gerçekleşmiş bulunuyor. Ancak, çevrede, gelişmekte olan ülkelerin kaçınılmaz kaderi gibi görünen ve Hindistan’ın bütün şehirlerinde rastlanan gecekondu olgusu, burada da ilk yapılaşmalarla birlikte, inşaat işçilerinin barınak gereksinmesiyle başlamış. Gecekondu yerleşmeleri böylece önce merkezde, hattâ Kapitol kompleksinde, sonra çevrede oluşmuş. Şimdi yalnızca çevrede ve iş alanlarına yakın noktalarda var. 800 bin kişilik kent nüfusunun 120 bini bu gecekondularda yaşıyor. Gecekondu alanlarında yaşam ve yapım düzeyi son derece düşük. Çadırımsı kulübeler bu mahalleleri oluşturuyor. Mimar Anant Raje, “Yerel yönetimlerin parasal gücü gecekonduyu önlemeye yetmiyor. Oy kaygısıyla, önlemek de istemiyorlar zaten” diyor. |
Kentin planlı alan dışındaki gelişmesini denetlemek, arazi spekülasyonunu önlemek ve yeşil kuşak yaratmak amacıyla 1952 yılında dışta 8 km genişliğinde bir kuşak öngörülmüş; sonra 1962’de bu kuşak 16 km ye çıkarılmış, ama halkın ve devletin baskısıyla tam olarak korunamamış. Kent yemyeşil. Geniş yollar, yeşil alanlar, düzgün yapılaşma, planla sağlanmış olan düzeni yansıtıyor. Yol kenarları öylesine yeşil ki, insanlar çoğu kez, bulundukları yeri saptayacak röper bulamamaktan yakınıyorlar. Yollar boş.. Otomobil saltanatı ve bağımlılığı henüz başlamadığı için trafik sıkışıklığı da yok. İki tekerlekli taşıtlar yaygın: bisiklet, vespa, mobilet türü hafif motosikletler.. Daha sonra üç tekerlekliler geliyor. Bunların motorlu olanları bizim triportör dediğimiz araçların daha basiti. Önde sürücü, arkada iki kişi oturuyor. Bunlara “tuktuk”, “rato” ya da “taksi” diyorlar. Bir de yine üç tekerlekli, körük örtülü, faytona benzeyen, bisikletten bozma “rakşa” denilen taşıtlar kullanılıyor. Sürücü, canı burnunda pedal çeviriyor, arkada bir ya da iki kişi oturabiliyor. Geniş yollarda yaygın olarak bu taşıtlar görülüyor.Trafik kargaşası yaşanmamasının bir başka nedeni de kentteki düşük nüfus yoğunluğu. Planın öngördüğü 25 kişi /akr (akr= 4047 m2), yani hektar başına 62 kişi. Kentin yayılmasına, yürüyüş mesafelerinin artmasına yol açan, dolayısıyla yaşam kalitesine zarar verdiği ileri sürülen bu düşük yoğunluk, toplantının çok tartışılan konularından biri oldu.
Chandigarh’ın planlanmasında Le Corbusier’nin çalışmalarına katılmış olan kimi Hintli ve Fransız mimarlar vardı toplantıda.. Onların görüşleri, bir tarihi yaşamış kişilerin tanıklığı olarak ilgiyle izlendi. Çoğu, özellikle de Fransızlar Le Corbusier’yi yüceltmekte birbirleriyle yarış halindeydiler. “Le Corbusier bir dahi idi. Dahileri dahi yapan biraz da risk almaktaki cesaretleridir. Gandi tarzında bir sosyalist olan Le Corbusier Chandigarh’da cesaretiyle, kentli olma bilincini vermişti yaşayanlara.” Fransız mimar Bernard Huet biraz farklı düşünüyordu: “Le Corbusier iddialı fakat çelişkiliydi. Chandigarh Projesi, ‘ville radieuse’ (ışıyankent) önerisinden vazgeçmesidir. ‘Unité d habitation’ düşüncesinden de vazgeçmesidir. Chandigarh, Le Corbu’nün çelişkilerle dolu yaşamında bir uzlaşmadır.” Chandigarh’da yaşayanların düşüncelerine gelince.. Yaşlılar bu kentte bir yaşam geçirmiş olmaktan mutluluk duyduklarını belirtiyorlar, gençlerin ise aynı mutluluğu paylaşmadıkları gözlemleniyor. Örneğin Bn. mimar Madhu Sarin soruyor: “Genişleme nasıl durdurulacak?” Yanıt yine kendisinden geliyor: “Olanaksız.. Chandigarh bir endüstri kenti değil. Burada üçüncü sektör (hizmetler) gelişmiş durumda. Çalışanların yüzde 68’i bu kesimde çalışıyor. Ancak çevredeki plansız yerleşmeler yoğun. Chandigarh’ı kuruluşundan 25 yıl sonra gözden geçirmemiz gerekiyordu; bunda geç kaldık”. En acımasız eleştiriler Prof. Julian Beinart’tan geldi. Bir süre önce Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de Chandigarh üzerine yaptıkları araştırmaların sonuçlarını toplantıya getirmiş, 50 yıl önce ortaya konmuş düşünceleri 2000 yılının mihenk taşında yerden yere vuruyordu. Düşük nüfus yoğunluğunu, sektörlerin boyutlarını, yolları, toplu taşıma eksikliğini 2000 yılının ABD şablonuna vuruyor ve “Chandigarh’ı ancak değiştirerek koruyabilirsiniz” diyordu. Beinart’ın sözleri, Hintliler kadar, toplantıdaki Fransızları da düş kırıklığına uğrattı. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Le Corbusier’nin Chandigarh’daki uygulamaları iki kulvardadır: şehircilik ve mimari. Le Corbusier, mimarlık uygulamaları olarak Chandigarh’da Kapitoldeki yapıları, parlamenter demokrasinin öğeleri olan “yasama, yürütme ve yargı”ya ilişkin Meclis, Bakanlıklar ve Yüksek Mahkeme binaları ile, Bilgi Müzesi binasını gerçekleştirmiş; bir de, bu yapıların, çevresinde yer aldığı geniş alanı, “piazza”yı düzenlemişti. Le Corbusier’nin, sonradan Chandigarh’ın resmî simgesi olacak “Açık El” Anıtı ile, Şehitler Anıtı, Gölgeler Kulesi ve gerçekleştirilmeyen Valilik Sarayı da yine Kapitol alanında yer alıyor. Valilik Sarayı, şimdi yalnızca cephesinin 1/1 maketiyle temsil ediliyor. Kapitoldeki yapıları, Le Corbusier’nin, ikinci makina çağında postmodern akımın habercileri arasında sayılabilecek La Tourette manastırının öncüsü olarak görülebilir. Masif beton heykelleri andırır görünümleri ve anıtsal karakterleriyle bu yapılar kompleksin siyasal otoritesini yansıttıkları gibi, Le Corbusier’nin heykelci yanını ortaya koymaktan da geri kalmazlar. Le Corbusier bu yapılarda da Modulor’un yanısıra 5 ilkesini uygulamıştır: pilotiler, teras çatı, serbest plan, serbest cephe, bant pencere. Ayrıca, Hindistan iklimine elverişli olarak da cephelerde güneşkırıcılardan yararlanmıştır. Ana malzeme çıplak betondur. Yüzeylerde Hindistan’ın simgelerine, çoğu kabartma olarak sıkça rastlanır. Kapitol alanının düzenlenmesinde ve yapılarda Le Corbusier kozmolojik, vernaküler ve ikonografik temalarla simgelerden yararlanmıştır. Le Corbusier’nin amacı büyük bir olasılıkla Himalayalar’ın eteğinde zamanötesi anıtsal bir simge yaratmaktı. Ayrıca “simgeler” Hindistan için de önemli değil miydi? Le Corbusier, güçlü başbakan Nehru’yu, “ben burada bir uygarlık yaratıyorum” diyerek susturacak kadar uzlaşmasızdı. Ancak, şurası gerçek ki, 13 farklı dilin konuşulduğu birçok dinin birarada yaşadığı Hindistan’a yeni bir şehircilik ve mimarlık dili getirebilmişti. Kapitoldeki binalar, 50. yıldönümü için biraz elden geçirilmiş olmalarına karşın bakımsız durumda. Düz çatılar akıyor, yer yer onarım çalışmaları sürüyor. Yüksek Mahkeme binasının, üstü örtülü teras katı, atılmış mobilya ve kullanılmış eşya deposu olmuş. 50 yıl önce yürekli bir girişimle başlatılmış olan Chandigarh deneyinin Hindistan ortamında başarılı bir uygulama olduğu rahatça söylenebilir. Sonuçta, çağdaş, demokratik, sağlıklı bir kent yaratılmış. Yeşil alanları, düzgün altyapısı, temiz havası, bozulmamış çevresi ve düzgün sosyal ilişkileriyle örnek bir üçüncü dünya şehri. Chandigarh eleştirilebilir. Ancak, Hindistan’ın ekonomik ve sosyal ortamında Chandigarh deneyinin anlamını daha iyi kavramak için, Chandigarh’dan Delhi’ye kadar uzanan yolda yapılacak bir yolculuk yeterli olabiliyor. Yol boyunca sürüp giden dağınık, yoğun yerleşmeler var. Yaşamın önemli bir bölümü yola yayılmış. Büyük bir kesimi bir gidiş bir de dönüş şeridinden oluşan yolda iki tekerlekli, üç tekerlekli taşıtların, otomobillerin ve ağır taşıtların hepsi bir arada. Hayvanlar yer yer taşıtlara eşlik ediyor: inekler, domuzlar, üzerlerinde insan taşıyan filler, vb. Bütün bu kargaşa içinde Chandigarh bir vaha gibi kalıyor belleklerde. (1) Chandigarh: Tanrıça Chandi’nin kalesi. Çağrılı Konuşmacılar: |