İTÜ Fahri Doktorluk Konuşması Kaynak : 02.02.1999 - * | Yazdır

Sayın Rektör, Sayın Öğretim Üyeleri, Sevgili Genç araştırmacılar, Saygıdeğer Konuklar,

İstanbul Teknik Üniversitesi’nce bana fahri doktorluk payesi verilmesinden dolayı büyük bir onur ve sevinç duydum.

1956 yılı sonuna doğru, İTÜ’nün giriş sınavına katılmış, sonuçlarını bekliyordum. Listeler Taşkışla’ya asılmıştı ve kazandığımı orada öğrendim. Öylesine sevinmiştim ki Taşkışla’dan Kabataş’a kadar koştum. Bir an önce sevincimi ailemle paylaşmak istiyordum. Bugün de öylesine sevinçliyim ama, aradan geçen 42 yıl koşmama engel. Şimdi sevincimi buradaki dostlarımla paylaşıyorum.

Geçenlerde bir toplantı sonrasında Taşkışla’da mimarlık öğrencileriyle söyleşiyorduk. İki soru sordular. Birincisi: “Bunca işi nasıl yapabiliyorsunuz?” Benim, değişik konularla uğraşmamı kastediyorlardı. Eskiden, bunca çeşitli işle uğraşmamdan dolayı “maymun iştahlı” olarak nitelendirilirdim. Artık, yaşıma duydukları saygıyla olsa gerek, “çok yönlü” demeye başladılar.

Yanıtım şöyle oldu: “Çok kolay..Kolayıma gelen işleri yapıyorum..”

Amacım, kimseyi kolaycılığa itmek değil. Gençlere anlatmak istediğim şuydu: “yeteneklerinizi keşfetmeye çalışın, o doğrultuya yönelin, kendinizi yetiştirin.”

Tabii buna şunu da eklemek gerekiyor: “Yaptığınız her şeyi doğru ve hızlı yapmaya çalışın ve başladığınız her çalışmayı mutlaka bitirin.”

İkinci soru şöyleydi: “Mimar olarak beklentilerinize kavuştunuz mu ?” Hemen yanıtladım:

“Evet! Hiç kuşkusuz!.. Beklediğim çoğu kez bir “aferin” di ve bugüne değin çok “aferin aldım.

Bu yanıtım öğrencileri çok güldürdü. Paranın üstün değer sayıldığı bugünkü ortamda yanıtımın “evet, çok para kazandım” türünden olmasını bekliyorlardı anlaşılan. İşte bugünkü ödüllendirme de öyle… Kocaman bir aferin!

Biliyorum ki, hiçbir başarı tam olarak kişisel değildir. Başaran kişinin çoğu kez görünmeyen destekleri vardır.

Yetişmemde büyük rolü olan babamın aziz hatırasını burada anmak isterim; yetiştiğim kurumları da : Galatasaray Lisesini ve İTÜ Mimarlık Fakültesini.

Çalışmalarıma gösterdiği sabır ve daha da önemlisi katkılardan dolayı eşim, meslektaşım Hayzuran Hasol’a ve çoğu kez yükümü paylaşan YEM’deki çalışma arkadaşlarıma teşekkür borçluyum.

Fransızların bir atasözü vardır: “Hiç kimse kendi ülkesinde peygamber olamaz” diye .. İTÜ’nün bu ödüllendirmedeki tutumu bu atasözünün doğru olmadığını gösteriyor. En büyük teşekkürüm, beni bu ödüle layık gören okuluma ..

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunarken bugün belgelerini alan genç doktorları da yürekten kutlarım.