İnşaat Yapmayı Biliyor muyuz ? |
Kaynak :
01.06.1993 -
Yapı Dergisi - 139
|
![]() |
Türkiye’de kaliteli yapılar üretebiliyor muyuz? Eli yüzü düzgün, akmayan, kokmayan, sağlıklı, uzun ömürlü yapılar?.. |
1990’da İstanbul’daki 1.650.000 yapıdan, 950.000’inin ruhsatsız olduğu biliniyordu. Bugün bu oran kesinlikle ruhsatsız yapılar lehine artmıştır. Bunların yanı sıra inşaat mühendislerinin bir bölümünün de kendi mesleklerini geliştirmek yerine mimarlığa soyundukları düşünülürse Türkiye’de mimarın alanının iyice daraldığı ve mimar eliyle üretilen yapı sayısının çok azaldığı görülür. Okulda yeterince yetişmemiş, profesyonel uygulama alanı iyice daralmış bir mimar topluluğuyla karşı karşıyayız. İnşaat mühendislerinin durumu da bundan farklı olmayınca geri kalmış inşaat teknolojimizin de yerinde sayması doğal olur. Teknolojimizi geliştiremeyiz, yeni teknoloji üretemeyiz. Mimara, mühendise yardımcı alt kadrolara gelince, onlarda da hayır yok. Geleneksel uygulamayı bilen işçilerimizi Almanya’ya gönderirken zincirin halkalarını yıllar önce kopardık; yenileriyse bu kargaşa ortamında hiç yetişmedi. Eğitim, bilgi, deneyim her kademede eksiktir. Öte yandan, bütün bu yetersiz olgulara karşılık, Türkiye’nin ciddi bir yapı malzemesi üretimi vardır. Yapı malzemesi sektörümüz, kusurlardan arınmış değildir, ama oldukça gelişmiştir. Yabancı teknoloji, makine, teçhizat getirilmiş; bilgi daha iyi kullanılmış, iyi hammadde ve gerekli enerji de sağlanınca iyi ürün elde edilebilmiştir. İthalâtı da dikkate alırsak bugün piyasada binlerce çeşit yapı malzemesi vardır. Bu malzeme çeşitliliği, eskinin taş, ahşap, tuğlasıyla karşılaştırıldığında karşımıza binlerce yeni detay çözümü zorunluluğu getirir. Çözüm ise bilgiye, deneyime, verilen emek ve zamana dayanır. Meslek adamlarımız yukarıda da belirttiğimiz nedenlerle, çoğunlukla bilgi ve deneyimden yoksundur. Verilecek zaman ise çoğu kez, aralarındaki kötü rekabet koşulları yüzünden zorunlu olarak yetersiz kalan ücret nedeniyle bilgi ve deneyim açığını kapatmaya yetecek düzeye ulaşamaz. Türkiye “var”larla “yok”ları bünyesinde içiçe taşıyan bir ülkedir. Okulu vardır, çağdaş standartlara göre okul değildir; otomobillerde bile telefonu vardır, çalışmaz. Bu söylediklerimizi her alana uygulayabilirsiniz. Var olan şeyler “nicelikleriyle” vardır, ama “nitelikleriyle” yoktur. Kısır döngü böylece sürüp gider. Bazı ülkelerin yüksek teknoloji, hattâ “akıllı binalar” çağına geçtikleri bir dönemde, yaklaşık 25 bin mimarımız, 42 bin inşaat mühendisimiz varken, yapı fiziği, yapı biyolojisi koşullarından uzak, çağdaş kurallara uymayan sağlıksız, yoz binalarımızla, kısaca geri teknolojimizle başbaşa kalırız. |