Karikatürist, Ressam, Mimar Güngör Kabakçıoğlu için… Kaynak : 10.09.2018 - Güngör Kabakçıoğlu Kitabı MIV yayınları | Yazdır

Güngör Kabakçıoğlu’nu 27 Haziran 2011 günü yitirdik. Anılmak istediği meslek sıralaması, “Karikatürist, Ressam, Mimar” şeklindeydi. Benim içinse Güngör, “meslektaşım, komşum, ortağım, daha isabetli bir tanımla, can kardeşim”di.

Güngör’ü ilkin çok önceleri uzaktan tanımamız Doğan Kardeş çocuk dergisi yıllarına dayanır; bizim daha delikanlılık çağımıza… Güngör Kabakçıoğlu ve Selma Emiroğlu ise o derginin gencecik, çiçeği burnunda çizerleriydi. Her ikisi de bizim kuşağın sanat dünyasındaki en ünlü kişileri arasındaydı o zaman.

Doğan Kardeş’te karikatürleri çıktığında Güngör ilk gençlik yıllarındaydı. O yaşta ünlü olmak da, onu taşımak da hiç kolay değildir kuşkusuz. Ne var ki Güngör, sokulgan, girgin kişiliğiyle lisede de, daha sonra girdiği Güzel Sanatlar Akademisi’nde de sanat ve edebiyat çevrelerine kendisini sevdirecek ve o çevrelerin en gençlerinden biri olarak sivrilecek, karikatür yeteneğine ve tutkusuna Akademi yıllarında, resmi de ekleyecektir: Bir yandan Bedri Rahmi Atölyesi, öte yandan Mimarlık Bölümü…

Akademi yılları sonrasında mimarlık çalışmalarını BP (British Petroleum) Kervansaray A.Ş. bünyesinde sürdürürken, zaman ve mekân tanımayan çalışkanlığıyla, karikatür ve resimleriyle mimarlığın da ötesine uzandı. BP’nin o yıllarda birbiri ardından inşa ettiği “mocamp”larının hemen tümünde mimar olarak Güngör’ün imzası vardır.

1973’te kardeşim Yalçın Hasol’un ani ölümüyle geride bıraktığı Has Reklam ajansı için imdadımıza ilk koşan Güngör Kabakçıoğlu olacaktı. Komşuyduk; Yeniköy’deki Mimarlar Sitesi’nde altlı üstlü oturuyorduk. Ortak çalışmamız böylece âdeta bir kader zorlaması sonucunda başladı. Beklenmedik reklamcılık serüvenimizde önce Has Reklam, sonra da Hasajans’ta 18 yıl büyük bir uyum içinde çok başarılı çalışmalar yürüttük; çok tatlı anılar biriktirdik.

Güngör, yetenekli olduğu kadar, çalışkandı da, üretkendi, tek başına bir takım gibiydi. Bütün bu özelliklerinin yanısıra dost canlısıydı, iyi arkadaştı. İçindeki çocuk hep canlıydı; içindeki çocuğu hiçbir zaman öldürmeyecekti. Öyle ki, yedek subaylığı sırasında Gelibolu Orduevi’nde, üzerinde üniforması, merdiven korkuluğundan kayıp bir generalle burun buruna gelecek kadar… Sonra da kendi düğününde karşılaştığı, bu kez genelkurmay başkanı olmuş o generale, “Paşam, Gelibolu’da merdivenlerden kayan yedek subayı hatırladınız mı?” diye soracak kadar…

Bunun ayrıntılı öyküsü “Mimarlar Dik Durur!” kitabımın 7. baskısında yer aldı. Güngör birçok karikatürünü o kitabımda kullanmamı cömertçe desteklemiş, hattâ birkaçını da hasta yatağında özel olarak çizmişti. Zaten son günlerine kadar elinden kalemi düşmeyecekti; kalemine hiç üşenmeyen bir insandı.

Geride, karikatürleri, resimleri, mimar olarak yaptıkları, yetiştirdiği çocukları ve duygu dolu dostluk anıları kaldı. Bir de elyazması olarak düzenleyip resimlediği, yaşamını, yaşadıklarını ve çevresini anlattığı, baskıya hazır mükemmel bir kitabı. İşte elinizdeki kitap odur.

Güngör Kabakçıoğlu’nun 86’ıncı doğum yıldönümünde o çalışmayı erişilebilir kitap haline getiren Mimarlık Vakfı’nın değerbilirliği övgüye değer. Bu konuda Vakfa teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Bazı insanlar ölümsüz oluyor; Güngör de hiç kuşkusuz, onlardan biridir.