Türkiye Hayal Üretmekte Çekingendir | Kaynak : 11.07.2019 - Cumhuriyet Kitap Eki Nurdan Duman | Yazdır |
Mimarlık Denince … desek önce… Mimarlık Denince, mimarlığın ne olduğunu anlatıyor; hatta aykırı örneklerle, ne olmadığını da. Mimarlığın gelişiminin yanı sıra felsefe, sanat, tarih, teknoloji, malzeme, çevre, kent, toplum ve siyasetle ilişkilerini de ortaya koymaya çalışıyor. Son zamanlarda, “Türkiye’de Mimarlık var mı ki?” şeklinde bir söylem belirdi. Önce şunu belirtelim: Türkiye bir mimarlıklar ülkesidir. Ülke toprakları, dünyanın en önemli uygarlıklarının beşiği olmuştur: 3 bin antik kenti ile dünyanın yedi harikasından ikisi de bu topraklardadır. Sonraki dönemlerin de başarılarıyla ülke, mimarlığın anayurdu gibidir adeta. Bu mirası korumak bizim görevimizdir; ayrıca bu eserlerden esinlenmek de çok doğaldır. Özünden esinlenmekten söz ediyorum, taklit etmekten değil. “Türkiye’de mimarlık var mı?” diye soranlara “20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı” kitabımı okumalarını tavsiye ederim. MİMARİ DEĞERLENDİRME BİLGİYLE YAPILIR Mimari değerlendirme, mimarlık eleştirisi neden önemli? Nasıl yapılmalı? Kişiler her an mimari çevrelerde yaşadıkları için mimarlıktan anladıklarını varsayıyorlar. Mimari değerlendirme görgüyle bile değil, bilgiyle yapılır. Kısacası, “güzel”, “çirkin” diye yapılmaz. Güzel ve çirkin kişiye göre değişen öznel (subjektif) kavramlardır. Mimari yapıt bir bütündür. İçi, dışı, peyzajı, strüktürü, işlevlere uygunluğu ve estetiğiyle değerlendirilir. Hiç kuşkusuz, çevresiyle barışık olması önemlidir. |
Ünlü mimar Frank Gehry‘nin dediği gibi, mimarlık kendi dönemini ve yerini anlatırken nasıl ebedi olabilir? Frank Gehry, “Mimarlık, zamanını ve yerini anlatmalıdır, fakat sonsuzluğu hedeflemelidir” der. Özeti şudur: Her sanat eserinde olduğu gibi mimarlık sanatında da hedef “kalıcılık”tır. 20. yüzyılın en önemli mimarlarından Frank Lloyd Wright da, “Her büyük mimar, zamanının, gününün, çağının özgün bir yorumcusu olmak zorundadır” der. Sinan kendi döneminin malzeme ve teknoloji olanaklarıyla harikalar yaratmıştır. 16. yüzyıl mimarisini- özentiyle günümüzde tekrarlamak anlamsızdır. O çağ, Tarım Çağı idi; sonra Sanayi Çağı geldi ve Modern Mimarlığı yarattı. Şimdi Bilişim Çağı’nı yaşıyoruz. Artık yepyeni olanaklarla bu çağın mimarlığı gündemdedir. Sanat özgünlük arar; Selçuklu-Osmanlı taklidi, kopyası yapılardan medet ummak anlamsızdır. Türkiye hayal üretebiliyor mu? Hayal üretip mimari uygulamasını yapabilmemiz için ne önerirsiniz? Türkiye hayal üretmekte çekingendir. Hayal kurmanın küçümsendiği bile sık görülür. Ayrıca, siyasal bunalımlı dönemlerde karşılaşılan gerçekler hayalleri de baskı altında tutar. Mimarlıkta da, her yaratıcı tasarımda olduğu gibi “hayal”in “ütopya”nın önemli bir yeri vardır. Mimar olmadığı halde “Ütopyanın Mimarı olarak anılan İngiliz devlet adamı, ünlü Ütopya kitabının yazarı Thomas More, “Hayal gücü olmayan toplum yarınsızdır” der. Planlama ve mimarlıkta ütopya konusuna da kitabın bir bölümünde örnekler vererek değindim. Başka alanlarda olduğu gibi, mimarlıkta da ütopya olarak görülen pek çok önerinin ileriki dönemlerde gerçekleştiği görülmüştür. |