1978’den 2010’a Yapı Fuarı’nın Öyküsü… Doğan Hasol ile Söyleşi (Söyleşi: Yasemin Keskin Enginöz) Kaynak : 01.05.2010 - Yapı Dergisi Eki | Yazdır

 


» Yapı-Endüstri Merkezi’nin 5-9 Mayıs 2010 tarihlerinde bu yıl 33.’sünü gerçekleştireceği, Türk yapı sektörünün ve bölgenin en büyük yapı buluşması olan Uluslararası Yapı Fuarı İstanbul, bu yıl pek çok yenilik ve sektöre ticari katkı sağlayacak etkinliğe sahne olacak. YEM Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol’dan, sektörün ilk ve en büyük fuarı olan Yapı Fuarı’nın başlangıcından bugüne öyküsünü anlatmasını rica ettik. Doğan Hasol ile yaptığımız söyleşiyi, YEM Genel Müdür Yardımcısı Barış Onay’ın fuarın bugün sunduğu hizmetleri ve geleceğe dönük hedeflerini aktardığı bir söyleşi izliyor.

YASEMİN K. ENGİNÖZ Yıl 1978: İlk Yapı Fuarı’nın açılışı… Sektöründe bir ilk olan Yapı Fuarı’nı yapmanızın nedeni ne idi, nasıl bir ihtiyaçtan doğdu bu Fuar? O dönemin koşullarına paralel olarak değerlendirir misiniz?

DOĞAN HASOL Biz 1968 yılında, Yapı-Endüstri Merkezi’ni daimi sergimizle açmıştık. Onu izleyen yıllarda yaz aylarında, ülkenin pek çok yerini dolaşan gezici sergiler de düzenledik. İstanbul’da sergimizi hazırlar ondan sonra kamyonlara yükler, her yıl farklı bir güzergâh üzerinde, çeşitli illere, ilçelere gider, oradaki okullarda, (okullar yaz tatili nedeniyle boş olduğundan) sergiyi açardık. O ilin ya da ilçenin yöneticileri, Bayındırlık Müdürlüğü elemanları ve oradaki teknik kadrolar, ticaretle uğraşanlar ve halk bu sergiyi gezerdi bu sergiyi gezerdi.

Daha sonra İzmir Fuarı’nda Türk Yapı Malzemeleri ve Donatımı Pavyonu’nu açmaya başladık. İzmir Fuarı 20 Ağustos-20 Eylül arasında, bir ay sürerdi. Fuarda, 26 Ağustos kapısına çok yakın Avusturya Pavyonu vardı ve Avusturyalılar pavyonlarını bütünüyle kullanmaktan vazgeçmişlerdi. Yaklaşık üçte birini kullanıyorlardı. Biz de o pavyonun üçte ikisini aldık, açık alanı ile birlikte yapı malzemeleri sergisini açtık. Sonra her yıl bu sergiyi yaptık. İzmir’de, Cumhuriyet Meydanı’nda, Meydan Apartmanı’nın altında, ayrıca bir daimi sergi salonumuz da vardı.

Kuruluşumuzun üzerinden on yıl geçtikten sonra 1978’e doğru Eczacıbaşı Seramik’in Pazarlama Yöneticisi Adnan Paker, İstanbul’da bir Yapı Fuarı düzenlenmesi konusunda adeta bizim aklımızı çeldi, diyelim. Biz de “neden olmasın” diyerek giriştik. O tarihlerde İstanbul’da doğru dürüst bir fuar alanı yoktu. Bugün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi olarak andığımız yerde, 1953’te açılmış olan Spor ve Sergi Sarayı vardı. Ve daha çok spor etkinlikleri için kullanılıyordu. Çok fazla sergi yapıldığı yoktu, biz de kullanmak üzere başvuruda bulunduk ve orayı Beden Terbiyesi’nden kiraladık. Yapı Fuarı yapma girişimimizi firmalar oldukça iyi karşıladılar ama ne var ki firmalar çeşitlilik ve kapasite bakımından bugünkü kadar güçlü değillerdi. (Türkiye’de inşaat malzemesi sanayisi 1980’den sonra, özellikle de 1983’te ithalatın serbest bırakılmasıyla birlikte çok fazla gelişim gösterdi. Bunun yanısıra teknolojik anlamdaki yenilikler de gelişimi körükledi). Yani o yıllarda, bugün fuarlarda gördüğümüz malzemenin pek çoğunu görme olanağı yoktu.

O dönem firmaların fuara katılma alışkanlıkları olmadığı gibi doğru dürüst bir stant sistemi de yoktu. Onun için ilk fuarımızı biraz da uydurma stantlarla hazırladık. Kutu profiller kullandık, kutu profillere suntaları çaktık. Florya’da içmimar Vedat Orhun arkadaşımızın bir atölyesi vardı. Onun atölyesinde ilk stantları kurduk, sallanıp sallanmadığını kontrol ettik. Belli takviyeleri yaparak sağlamlaştırdık. Spor ve Sergi Sarayı’nın giriş katını ve altta oyun sahasını kullanarak ilk fuarı düzenledik. O dönemde sahanın çevresinde, borulardan meydana gelen tribünler, üzerinde de kalaslardan oluşan oturma bölümü vardı. Sergi alanına dönüştürebilmek için tribünleri ve kalasları söktük, fuar sonrası yeniden kurmak üzere bir yere depoladık. Sanıyorum net 1.100 m2 yer satılabilmişti. Çok küçüktü, elbette bugünkü ile kıyaslanacak durumda değildi. Fuar stantlarını kurduk arada boşluklarımız da vardı, ama biz o boşlukları göstermemeyi de becermiştik. Fuara gelip şöyle bir bakanlar “Ooo, seneye burası size yetmez” diyorlardı.

İlk yıl üst balkonları kullanmamıştık ancak ilerleyen yıllarda, Yapı Malzemesi sektörünün üretim bakımından çok daha fazla gelişmesiyle, fuarımız da büyüdü, üst balkonları da kullanır olduk. Ancak Spor ve Sergi Sarayı’nın kiralanmasında her yıl bir takım güçlükler çıkıyordu. Salonun kullanımı Basketbol Federasyonu’na aitti. Federasyon Başkanı rahmetli Osman Solakoğlu bu konuda biraz kıskançtı, Lütfi Kırdar’ın farklı etkinlikler için kullanılmasına karşı çıkıyordu. Yalnızca fuarlar değildi karşı çıktığı… Voleybol maçları yapılmaması için direklerin yerine beton döktürmüştü. Biz de zorda kalınca Bakanlık emri ile kiralıyorduk. Ancak bir yıl uluslararası bir basketbol turnuvası olacağını söyleyerek bize vermediler, oysa FIBA genel sekreterliğinden soruşturduğumuzda böyle bir organizasyonlarının olmadığını öğrendik. Yine de salonu alamadık ve fuarı Taşkışla’da yaptık. İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı, o tarihte, Gündüz Atalık’tı. İlginçtir, fuarı kaldıracağımız gün büyük üzüntü ile karşıladı bu durumu: “Ne olur kalsın, çocuklar çok şey öğreniyorlar bu fuardan, Taşkışla’ya canlılık getirdiniz” dedi. İlk fuarlar böyleydi.



Yapı Malzemesi ve Donatımı Daimi Sergisi, Harbiye, 1969-1970


Yerel basında Gezici Sergi haberleri, 1969.


Bir Gezici Sergi ilanı, Yapı dergisi, 1973, S.1.

YKE Yapı malzemesi üretimi ya da dağıtımı yapan firmaların stant fikri ile tanışması da aslında Yapı Fuarı ile oldu diyebilir miyiz?

DH Elbette… Zaten biz daha sonra “Bir Fuara Nasıl Katılırsınız?” diye bir kitap çıkarmak gereğini duyduk. Hâlâ o kitap, fuar katılımcılarına rehberlik eden bir yayındır. Fuarın ilk yılları bu bakımdan da güçlükler barındırıyordu; bu işle uğraşan uzmanlaşmış elemanlar da yoktu, firmalar da yoktu. Stant sistemi bile yoktu, firmalar her imalatı fuar alanında yapardı. Nitekim stant sistemi ilk fuardan iki yıl sonra geldi. 1980’de yaptığımız fuarda ilk kez “Syma” sistemini kullandık. MOSEM firması hazırladı, biz de finansal katkıda bulunduk, onlara destek verdik. Böylece 1980’deki fuar çok daha pırıl pırıl oldu. Daha sonraki yıllarda da bu sistemi kulandık.

Firmaların stant kurma bilgileri ve alışkanlıkları yoktu. Duvar öreceklerse, harç kararlar, tuğla ya da başka malzemeler ile duvarlarını örer, kısacası ıslak inşaat yaparlardı. Demir keserler, sunta keserler, mermer keserler, her yer toz toprak içinde kalırdı. Fuarın açılmasından bir gece önce fuar alanını temizlemeye başlardık, ertesi sabah bile temizlik bitmezdi. Hattâ açılış töreni sırasında bazı firmaların stantlarından testere, hızar, spiral sesleri gelirdi. Zaman içinde firmalar da stant kurmayı öğrendiler, biz de deneyim kazandık. Fuar kurulumunun bitmesinden bir gün öncesinde bütün firmalara telefon etmeye başlardık. O günlerde bazı firmaların deneyimli elemanları yok değildi. Onlar son akşamüstü malzemelerini getirirler, stantlarını kurup, naylonlarla korumaya alıp çıkıp giderlerdi. Stantlar bugünkü gibi büyük değildi, 16 m2’lik bir stant o tarihlerde çok büyük bir stant sayılırdı. Normal olarak üniteler de 8-9 metrekarelik stantlardı.


İzmir Enternasyonal Fuarı, Türk Yapı Malzemeleri ve Donatımı Pavyonu, 1974.

YKE Yapı-Endüstri Merkezi’nin Yapı Fuarı öncesinde Daimi sergi, Gezici Sergiler, yurtdışı fuarlara katılım ve İzmir Expo Fuarı’nda Yapı Malzemeleri pavyonu gibi çeşitli etkinlikleri var. Bunlarda edinilen deneyimin Yapı Fuarı üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

DH Aslında bu etkinlikler az önce belirttiğim gibi Yapı Fuarı fikrinden bağımsızdı ama bizim için başlangıç oldu, bize deneyim kazandırdı. O gezici sergilerle yüzlerce nokta dolaşıldı. Dolayısıyla bunu yapabiliyorsanız, başka şeylere de uzanabiliyorsunuz.

Elbette Yapı Fuarları bunlarla kalmadı, 1985 yılında Moskova’da Odalar Birliği’nin fuarını da yaptık. Tripoli’de, Kıbrıs’ta sergi yaptık, Bağdat’ta Türkiye pavyonu içinde sergi yaptık. Moskova’da Sovyetler Birliği’nin komünist döneminde yaptığımız Odalar Birliği fuarı dolu dolu bir fuardı; dönemin güçlüklerine karşın o fuarı gerçekleştirebildik.

Elbette bütün bunların ilk adımı bizim daimi sergimizdir. YEM’in kuruluşu ve 1968’de çalışmaya başlaması da Daimi Sergi ile olmuştu. Bu işlerle uğraşmak

Yapı-Endüstri Merkezi’ne geniş bir deneyim kazandırdı. Eğer sektör buna hazır olsaydı belki fuarlara 1978 yılından önce başlardık.


1 Ekim 1978 günlü Hürriyet gazetesinde Yapı ‘78 Fuarı haberi, Yapı dergisi, S.29.

YKE Fuarın gelişimi sırasında sayısı artan firmalara yer yetmemeye başladı, talepler çok arttı. Fuar için yeni ve büyük bir alana gereksinim duyuldu. Bugünkü fuar alanına ne zaman geçildi?

DH Spor ve Sergi Sarayı’ndan sonra uzun bir süre (1990’dan 1997’e dek) Yapı Fuarı’nı Yeşilköy’de, Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirdik. 1996 yılı Habitat’ın yapıldığı yıldı, o yıl bazı tatsızlıklar oldu. Fuarı yeni eklenen pavyonda yaptık, ancak memnun kalmadık. O sırada Beylikdüzü’nde TÜYAP fuar alanı hazırlanmıştı, biz de oraya geçtik. O günden bu yana Beylikdüzü’nde sürdürüyoruz Yapı Fuarlarını. ?u anda 60 bin m2’lik brüt alan kullanıyoruz. Önümüzdeki yıl buraya bir 21 bin m2 daha ekleniyor, dolayısıyla 81 bin m2’ye çıkıyor fuar. Bu, 1978’de düzenlediğimiz ilk fuarla karşılaştırılınca inanılmaz bir büyüklük ama Türkiye’deki inşaat sektörü de o büyüklüğe geldi zaten. İnşaat sektöründeki büyüme fuara yansıyor. Şu anda bizim fuarımızdaki doluluk oranı açık alanlarla birlikte %107. Firmalardan gelen iki türlü baskı var. Birincisi, firmalar mevcut stantlarını büyütmek istiyorlar. Biz bir önceki yıl katılmış olan firmalara kendi yerleri için öncelik tanıyoruz, herkes yerinden öylesine memnun ki kimse orayı terk etmek istemiyor, oldukları yerde büyümek istiyor. Bu nedenle yeni alanlar açılması gerekiyor. ?imdi alanın büyümesi bu işe yarayacak. İkinci konu, geç kalan bazı firmalara yer verememenin sıkıntısını yaşıyor olmamız. Önümüzdeki yıl bu sıkıntı da tümüyle çözülmüş olacak diye umuyoruz.


Yapı ‘78 Fuarı, İstanbul Spor ve Sergi Sarayı.


Yapı ‘78 Fuarı.

YKE Böylece katılmak isteyen bütün katılımcılara yer sağlanabilecek. Bu son soruyla noktalayalım dilerseniz. Yapı fuarının kesintisiz, kendi konusunda ilk ve en büyük fuar olmasının dışında aslında farklı ortamlar yaratan niteliği de var. Bazı firmalar bayileri ile buluşma noktası olarak değerlendiriyor. Bazı firmalar yeniliklerini Yapı Fuarı’na saklıyor, ilk kez burada duyuruyor. Yapı Fuarı’nın bu alanda yapılan başka fuarlardan ayrılan nitelikleri nedir?

DH Yapı-Endüstri Merkezi fuarcı bir kuruluş saymaz kendisini; her şeyden önce bir bilgi merkezidir, bir bilgi kuruluşudur. Biz bu amaçla kurulduk. Nitekim başladığımız zaman tümüyle bilgi ile uğraşarak işe başladık. Fuar 10 yıl sonra geldi, yayın etkinliği ise 1973’te başlamıştı. Yapı- Endüstri Merkezi, bu bilgi merkezi olma konumuyla 365 gün yapının tam merkezindedir. “Yapı-Endüstri Merkezi’nin yapı sektöründe uçan kuştan haberi olacaktır” diye tanımladık amacımızı. Ama bu haberi edinmek de yetmiyor; bilgiyi alıyorsunuz, işliyorsunuz, ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorsunuz. Dolayısıyla Yapı-Endüstri Merkezi, yıl içinde her gün sektörün ortasında, sektörle birlikte hareket ediyor. Yapı-Endüstri Merkezi’nin yaptığı fuarların öteki fuarlardan farklı olmasının ana nedeni budur. Öteki fuarları yapan kuruluşların verdiği hizmeti hiçbir zaman küçümsemek istemiyorum, ama onlar bu gün kozmetik fuarı yapıyorlar, yarın gıda fuarı. Yani onlarda bir uzmanlaşma söz konusu değil. Oysa bizde uzmanlaşma en üst düzeydedir, yapı konusunda en çok bilgi sahibi olan kurum YEM’dir; bunu da yıl boyunca çeşitli etkinliklerimizle yayınlarımızla gösteriyoruz. Bugün YEM’de çalışanların sayısı 98, bu 98 kişi sürekli olarak yapı ile uğraşıyor. Dolayısıyla bizim fuarımızın öteki fuarlardan farklı olmasındaki en büyük etmen budur diye düşünüyorum.

YKE Teşekkürler.