2000 İçin Düşlenenler, Gerçekleşenler |
Kaynak :
14.01.2000 -
Cumhuriyet Gazetesi
|
![]() |
Önce şunu belirtelim: 2000 yılı, çok kişinin sandığının aksine, ne yeni bir yüzyılın ne de yeni bir binyılın başlangıcıdır. 1999 sona ererken, sürekli olarak yüzyılın son olaylarından, son başarılarından, son şampiyonlarından söz edilyor. Ayrıca, dillerde bir millenyum sözcüğü… Bu kez 2000 yılını tanımlamak için kullanılıyor. Oysa “millennium” İngilizce’de binyıl demek (Fr. millénaire). Takvim O (sıfır) yılında değiI de 1 (bir) yılında başladığı için 20. yüzyıl da, 2 binyıl da 2000 yılının sonunda bitecek. 21. yüzyıl ve 3. bin yıl ise 1 Ocak 2001 ‘de başlayacak. Kısacası, yüzyılın da binyılın da bitmesine daha bir yıl var. Bunları daha önce de yazmıştık, ama genel kabul, yeni yüzyılı da yeni binyılı da bir yıl önceden getirmiş gibi görünüyor. Hayırlı olsun. Bu girişten sonra, isterseniz 20. yüzyılın başına dönelim ve o günlerde, 2000 yılında dünya ve insanlık için neler hayal edilmiş olduğunu gözden geçirmeye çalışalım. 1800’lü yılların sonlarında, 2000 yılı için ileri sürülen tahminlerde çılgın bir dünya düşlenmekteydi. Öngörülere göre 2000’li yıllarda şehirlerdeki yaşamın bir bölümü havada geçecekti; çünkü kentiçi kara taşıtlarının yerini kanatlı, pervaneli türden hava taşıtIarı alacaktı. İklimlendirilmiş giysiler içinde günde yalnızca iki saat çalışılacaktı. Hafta sonlarında Ay’a gidilecekti. Alışılagelmiş yemekler yerine konsantre vitaminler ve proteinler yiyecektik. Böylece evlerde mutfağa gereksinme kalmayacaktı. 1920-60 arasında bile kimi şehirciler, mimarlar mutfağın tümüyle ortadan kalkacağını savunuyorlardı. Onlara göre yemekler bir yandan sosyal konutlarda tek bir merkezde hazırlanacaktı, öte yandan eşdeğer kimi haplar yemeklerimizin yerini alacaktı. Ay’a gidiş insanlığın düşüydü. Apollo IX’un Temmuz 1969’da Ay’a varmasıyla Jules Verne‘in Aya Seyahat’i, Robida ve Cyrano de Bergerac’ın düşleri gerçekleşmiş oldu. Şimdi dönelim bizim yaşadığımız 20. yüzyıla… 20. yüzyıl pek çok olaya tanıklık etti. İki dünya savaşına, faşizme, komünizme; komünizmin ve faşizmin iktidara gelmelerine; daha sonra ikisinin de çöküşüne. Komünizm el emeğini, işçi sınıfını yüceltiyordu; faşizm ise ırkçı devlet gücünü.. Özgün düşünceye karşı, dogmatik, totaliter rejimler. 1945’ten sonra gelen Soğuk Savaş yıllarında iki kutuplu kamplaşma.. İçi boş Sovyetler Birliği’ni ve Varşova Paktı’nı dünyayı tehdit eden bir dev gibi göstermek hem ABD’nin hem Rusya’nın işine geliyordu. 1970’Ierden sonra bilgi, çağın itici gücü sanayinin önüne geçmeye başladı; doğal olarak bilgi toplumu da sanayi toplumunun.. Kısacası, bilgi, gelişmiş toplumlarda giderek kol kuvvetinin yerine aldı. Komünizmin asıl çöküş nedenini bu olguda aramak gerekiyor. ABD dünyaya egemen olacak şekilde gücünü artırmayı sürdürdü. Bu olguyu, Jean Jacques Servan-Schreiber daha 1960’larda Le Défi Américain (Amerika Meydan Okuyor) adlı ünlü kitabında ortaya koyuyordu. |
Soğuk Savaş, Sovyet İmparatorluğu’nun dağılmasıyla bitti. Sonuçta, ABD’nin desteğiyle kapitalizm kârlı çıktı. Tüketim toplumları gelişirken yoksulla zengin arasındaki fark, özellikle, gelişmekte olan ülkelerde daha da açıldı. Aynı durum, kişiler arasında olduğu gibi ülkeler arasında da belirginleşti. Şimdi moda olan söylem: Küreselleşme.. zengin ülkelerin kurguladıkları, tam bir sömürü yutturmacası… Kaçınmak olanaksız, uyum sağlamak gelişme yolundaki ülkeler için çok uzak ve pahalı.
Sosyal yaşamın yeni dünya düzeninde ise gelişmiş ülkelerde öncelikte toplumun yerini birey alıyor, birey giderek önem kazanıyor. Artık öncelik insan haklarında, bireylerde, bireyin özgürlüğünde ve bireysel olanda… Bu durum yaşama biçimine ve ,yaşama mekanlarına da yansımaktan geri kalmıyor. Yüzyıl ortalarında Le Corbusier’nin önerdiği “machine à habiter”nin (ikamet makinesi) ya da sosyal konutların yerini çoktan tek aile evleri almaya başladı bile… Türkiye’yi henüz bu şablona yerleştirme olanağı yok. Ortaya, “20. yüzyılın en önemli karakteristiği nedir” türünden, bir soru atarsak, bunun yanıtı bence “hız”, daha çok hız”dır. Taşıtlar yeni teknolojik olanaklarla giderek hız kazandı. Ulaşım, iletişim hızdan en çok pay alanlar oldular. Telefon ve telgrafın ardından teleks, telefaks, taşınabilir telefon, televizyon, bilgisayar, e-posta, İnternet yaşamımıza girdi. Otomobiller, uçaklar, deniz aşıtları giderek hız kazandılar. Ay’ın fethi bile hıza bağlı olarak gerçekleşti. Otomobillerin fren onanımları bile “daha çok hız” için geliştirildi. Ulaşımdaki otoyolları bilgisayar otoyolları izledi. İnernet bilgiye hızlı ulaşmayı sağladı. Her alanda rekabet hızlı bir yarışı sürüklemekte… Sanayi, kısa sürede hızlı üretime dayanıyordu. Sanayide seri üretim söz konusuydu. Atom bombasının yıllarca sürmüş bir savaşı daha hızlı bitirmek üzere, en kısa sürede en çok sayıda insan öldürmek amacıyla kullanılmış olduğunu anımsayalım. Son zamanlarda teknolojik savaşlar bile hızlı oluyor, televizyonlardan, naklen canlı olarak veriliyor ve kısa sürede bitiriliyor. Hep daha hızlı .. Daha hızlı… Değişimler, değişimlerin yaygınlaşması bile çok hızlı oldu. Bırakın yüzyılbaşını, 25 yıl önce: 2100 yılının dünyasını düşlemeye ne dersiniz? Ve de 2100’ün Türkiyesi’ni? |