Bir Enayi Bulmuşlar.. |
Kaynak :
01.04.1993 -
Yapı Dergisi - 138
|
![]() |
İLKSAN OLAY |
bir arada görüştüğünü açıklıyor ve “Her şey benim bilgim dahilinde olmuştur. Farz edin ki parayı da ben verdim” dedikten sonra “Burada yanlış olan ne?” diye soruyor. Şimdi aklımıza bazı sorular takılıyor. Bu soruların yanıtları Sayın Demirel’in “Burada yanlış olan ne?” sorusunun da yanıtı olabilir diye düşünüyorum: • Öğretmenlere ev yapılmasına hiç kimse karşı çıkmamaktadır, ancak burada seçilen yöntem doğru mudur? • 120 milyar değerinde olan bir araziye niçin 346 milyar lira ödenmektedir. Aradaki 226 milyar liralık fark kimlerin cebine girecekti? Nazlı Ilıcak, televizyonda Arena muhabirinin sorularını yanıtlarken Kemal Ilıcak’ın arsa satışıyla olan ilişkisini de anlatıyor ve “Gündelik sıkıntılarını giderecek bir imkan arıyordu. Kemal’in bu işe umutla baktığını görüyordum” diyordu. • iLKSAN tarafından ödenmiş 130 milyar liraya rağmen arazinin tapusu eski sahibindedir. Bakiye paranın ödenip ödenmeyeceği, ödenen avansın ne olacağı, arazinin tapusunun alınıp alınamayacağı belli değildir. Senetler ödenmezse durum ne olacaktır? Senetler ödenir de tapu alınırsa bu arazi hangi işe yarayacaktır? • Hükümet kimin parasını, kime, niçin vermektedir? Ortada bir usulsüzlük yoksa ilgili bakanlar niçin birbirlerine girmişlerdir? • Devletin öğretmenlere tahsis edebileceği arsası yok mudur ki, milyarlarca liralık yeni arsa satın alınmaktadır? • Öğretmenlere konut yapılacaksa bunu en iyi organize edebilecek kuruluş Toplu Konut idaresi değil midir? TKİ’nin kaynakları kesilirken, konuta ayrılabilecek parasal olanakların başka kuruluşlara aktarılarak çarçur edilmesinin anlamı nedir? • Arazi, Ömerli Barajı koruma alanı içindedir. Yapılaşma olanağı çok kısıtlı olan, hatta imar yasağı bulunan bu araziye niçin talip olunmuştur? Böylesine bir arazide yapılabilecek çok sınırlı sayıdaki yüksek maliyetli villa-konut kaç öğretmenin gereksinmesini karşılayabilecekti? Acaba Devlet zoruyla yapılaşma yoğunluğunun arttırılması mı düşünülmüştür? Çevreye, plana ve su havzalarının korunmasına saygı nasıl bu denli gözardı edilebilmektedir? • İLKSAN’a bu araziyi alması için Devletçe destek verilirken, “su havzalarına ait koruma alanları içindeki yapılaşmaya dönük girişimlere kesinlikle izin verilmemesi yönünde belediyelerin ve valiliklerin dikkatini çeken” 20.11.1992 günlü, Başbakan Demirel’in imzasıyla yayınlanan genelge bilinmiyor muydu? • 17 Nisan 1993 günlü Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan haber ve fotoğraflara göre İLKSAN, Ömerli Barajı kenarındaki araziden, yeni yapılan Şile yoluna kadar 8 kilometre uzunluğunda bir yol açmak üzere binlerce çam ağacını şimdiden kestirmiştir. Ağaç kesme izni kimden alınmıştır, ya da kimler bu kıyıma gözyummuştur? İLKSAN olayı nüfuz, çıkar, çevre, imar yolsuzluklarının ne ilk, ne de son örneğidir. Bütün bu yapılanlar Hükümet Programında söylenenlerle hiç bağdaşmıyor. Koalisyon Hükümeti’nin 25 Kasım 1991’de TBMM’ne sunduğu programın son cümlelerinden biri şudur: “Her türlü yolsuzluk, iltimas ve rüşvetle mücadeleye kesinlikle kararlı olan Hükümetimizin oluşturacağı dürüst ve şeffaf yönetim, ülkemize genel bir rahatlık getirecektir. ” Hep birlikte bekleyip göreceğiz .. Türkiye’de toprak üzerindeki oyunlar yıllardan beri sürüp gidiyor. Yeşil alanların yapılaşma alanına dönüştürülmesi ya da yapılaşma alanlarında yoğunlukların artırılması çok büyük, haksız rantlar doğuruyor. Karar gücünü elinde tutanların bu ranttan pay almalarıyla, kararlar, bir yolu bulunup sürekli olarak değiştiriliyor. Kent toprakları bir yandan yapılaşma yoğunlukları arttırılarak, bir yandan gecekondulara ve kaçak yapılara verilen ödünlerle yağmalanmaya terk edilmiştir. Burada kişilerin parasal çıkarları, paylaşılan rant değerleri kadar, politik ödünler, partilerin ve politikacıların halk dalkavukluğu türünden bilinçsiz davranışları da etkin olmuştur. Kamu, değişen imar durumları nedeniyle, örneğin yeşil alanların yapılaşmaya açılması gibi nedenlerle arazilerin artan değerinden herhangi bir pay alamadığı gibi elindeki toprakları da kaptırmıştır. Hazinenin ve yerel yönetimlerin elindeki arazi stoğu kalıntıları da artık çağdaş şehircilik çözümlerine elvermeyecek şekilde giderek erimektedir. Taşlaşma, çarpık kentleşme, koruma alanlarının yağmalanması, tarihi ve doğal değerlerin yok edilmesi hep bu rant yaratma çarpıklığının sonucudur. |