Çevre, Planlama ve Yapılaşma… Seçim Bildirgeleri ve Hükümet Programı için Öneriler Kaynak : 01.05.2011 - Yapı Dergisi - 354 | Yazdır

 
12 Haziran’da genel seçimler yapılacak. Siyasal partiler seçim beyannamelerini açıklamaya başladılar. Çevre, planlama, mimarlık, mühendislik konuları “cek”, “cak”lar, hayali projeler ve cömert vaatler arasına kaybolup gidiyor. Bu nedenle, başlıkta anılan konularda bir öneriler listesi hazırlamayı düşündüm. Benzer bir listeyi 2007 Genel Seçimleri’nden hemen sonra hazırlayıp YAPI’da sunmuştum (1).

O yazımdan da yararlanarak günümüze uygun yeni bir liste sunuyorum. Aslında yaklaşık elli yıldan beri söyleyip hiçbir siyasal yönetime benimsetemediğimiz önerilerin bir özeti bu.

Sonuçta, ülkemizin bütün bu konularda geldiği düzey gözler önünde. Herkes varılan sonuçtan yakınıyor, ancak birbirini suçlamaktan öteye geçmiyor. Cumhurbaşkanı bile 9 Nisan günü Kayseri’deki “Mimar Sinan’ı Anma” töreninde, “Meydana getirdiğimiz eserleri görünce maalesef üzüntü verici manzaralar çıkıyor. Mimaride, şehircilikte, konut yapımında yeni bir nefesin ortaya çıkması gerekir. 500 yıl önce o köprüleri, camileri yapan insanların çocukları olarak bugün çevreye baktığımızda yaptıklarımızı sorgulamamız gerekir. Değerli bilim adamlarına ve mimarlarımıza görevler düşüyor. Belediye başkanlarımız onlara imkân tanıyacak, esas atılımları mimar ve mühendisler yapacak” demiş (2).

Çok iyi bilindiği gibi bir mimarlık yapıtını mimar kendi başına gerçekleştirmiyor. Toplumun beklentileri ve iş sahibinin anlayışı da “mimar” kadar önemlidir. Koca Sinan’ın arkasında koskoca Kanuni Süleyman vardı. Bu gerçeği göz ardı etmemek gerekiyor. Bunu da dikkate alarak dönelim konumuza… Partiler ya da hükümet kuşkusuz daha da geliştirerek bu öneri ve tavsiyeler listesinden yararlanabilirler. Ne var ki listenin konsepti ve ilkeleri değiştirilmemeli.

Doğal Çevrenin Korunması

Doğanın, toprakların, havanın, suyun, yeşilin, ormanların, kısaca tüm doğal değerlerin ve ekolojik dengenin korunması zorunludur.

•Kırsal alanların “bölge planlama” kavramı içinde özel bir konumda ele alınması,

•Suların (akarsuların, göllerin, denizlerin, barajların, sulak alanların), su havzalarının ve kıyıların korunması, işgalden ve yapılaşmadan kurtarılması; belirlenecek mutlak koruma alanlarında yapılaşmaya olanak tanınmaması,

•Yeşil alanların ve ormanların korunması ve artırılması yolunda çaba gösterilmesi; yapılaşmaya ya da tarıma açılmasının ve/veya yağmalanmasının önlenmesi,

•Yasanın orman yağmasını yüreklendiren 2B maddesinin gündemden düşürülmesi ve o alanların haksız işgalden kurtarılması,

•Tarım alanlarının yalnızca tarım için korunması, başka amaçlarla kullanılmasının, yapılaşmaya açılmasının kesinlikle önlenmesi,

•Yatırımların ve inşaatların çevre sorunları yaratmayacak şekilde, ekolojik veriler göz önünde tutarak yapılmasının sağlanması.

Tarihsel ve Kültürel Değerlerin Korunması

•Tarihsel ve kültürel varlıkların ve mimarlık mirasımızın korunmasına özen gösterilmesi,

•Korumada tek yapılar kadar, var olan kentsel dokular, kentsel karakter ve ölçeklerin de gözetilmesi; korumanın tek yapı boyutundan yerleşme boyutuna taşınması,

•Mimarlık ve sanat yapıtlarının din, etnik köken, eski-yeni ayrımı yapılmaksızın korunması; tarihi eserler kadar, mimarlık değeri taşıyan çağdaş yapıların da koruma kapsamına alınması.

Planlama / İmar

•Ülke ve bölgeler çapında ekonomik planlamanın yanısıra fiziksel planlamaya da ağırlık verilmesi. Bu planlama süreci, bilimsel veriler ışığında, hangi yatırımların ülkenin hangi yörelerinde yapılacağını göstereceği gibi iş ve işgücünün, hattâ nüfusun ülke çapında dengeli bir şekilde nasıl dağılacağına da ışık tutacaktır.

•Ekonomik kalkınmada bölgeler arası farklılıkları giderecek ekonomik kararların bölgesel fiziksel planlarla desteklenmesi,

•Bilimsel şehircilik ve planlama süreçlerinin işletilmesi, fiziksel planların doğru hazırlanması ve saptırılmadan uygulanması,

•Plan bütünlüğünün korunması, gelişigüzel kararlarla delinmemesi, parseller bazında ayrıcalıklı noktasal imar kararlarıyla uygulama yapılmaması; mevzii imar planlarından kaçınılması,

•Planlama sırasında ve uygulamada, bilimsel kentsel planlama ve kentsel tasarım ilkelerinden, uzman görüşlerinden ve emeğinden yararlanılması,

•Kamu kesiminde bugün yürürlükte olan kurumlar arası yetki kargaşasının ortadan kaldırılması ve yetkilerin doğru belirlenmesi,

•Planlama sürecine halkın katılmasının ve imar planlarının saydamlığının sağlanması,

•Kamu arsalarının ve yeşil alanların toplumsal amaçla ve kamu yararına kullanılması; sağlanacak gelire tamah edilerek ayrıcalıklı imar hakları tanınarak satılmaması; rantın, yoğun yapılaşmanın ve gökdelenleşmenin aracı haline getirilmemesi; kısacası, imar yetkilerinin rant aracı olarak kullanılmaması,

•İmar değişikliği nedeniyle arsanın artan değerinden kamunun da pay (şerefiye) almasının sağlanması.

Şehirler

•Bölge planlamasının uygulanması sayesinde başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizin yoğun göç baskısıyla karşı karşıya kalmasının, nüfus patlaması olgusuyla anormal büyümesinin önlenmesi,

•Bir “azman kent” haline gelen İstanbul’un, barındırdığı nüfus ve şehir sınırları bakımından daha da büyümesini önleyici tedbirlerin alınması… (İstanbul nüfusunun geçen 50 yıllık sürede 13-14 katına çıkmış olması önümüzdeki yıllar içinde de aynı anormal büyümeye devam etmesi kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir durum değildir.

Öncelikle yapılması gereken, Paris, Londra, Roma vb. şehirlerde yapıldığı gibi, İstanbul nüfusunun daha da büyümesini göğüsleyecek önlemlerin devreye sokulmasıdır.)

•Kentlerimizin plansız, başıboş bir şekilde yapılaşmasına son verilmesi; kentlerin, bir an önce planlı bir sürece kavuşturularak ve doğal, tarihsel, kültürel, mimari kimlikleri korunarak geliştirilmesi.

•Yeni imar afları getirilmeyeceğinin ilke olarak benimsenip ilan edilmesi.


Kentsel Dönüşüm

•Çarpık ve sağlıksız yerleşmeler ve çürük, sağlıksız yapı stoku kentsel dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Kentsel dönüşümün rant sağlama ve soylulaştırma aracı haline dönüştürülmemesi; gecekondu bölgelerinin bir rant kaynağı olarak görülmemesi; bu alanların durumlarının kent planlamasındaki bilimsel çalışmalar kapsamında dikkate alınması ve uygulamanın, bilimsel plan verileri ve kararları doğrultusunda yapılması,

•Kentsel dönüşümün ilk belirleyicisinin “koruma” anlayışı olması; uygulamaların “insan” odaklı olarak ele alınması yani dönüşümün gerçekleşeceği yörede yaşayan insanların korumada öncelikli olması… Korunacak ikinci unsur ise o yörenin kimliğini oluşturan doğal, tarihsel, kültürel, mimari birikimlerdir.

•Kentsel dönüşüm projelerinin, rant erbabına değil, sözü edilen kapsamlı koruma anlayışı çerçevesinde, uzmanlaşmış meslek adamlarına emanet edilmesi.

Konut

Yoğun kentleşmeyi göğüslemek ve sağlıksız konut stoğunun tasfiyesi için yeni konutlara gereksinme vardır. Bir yandan da deprem tehdidi bu işe ayrı bir öncelik kazandırmaktadır. Kentsel planlama ilkeleriyle bağdaşmayan konumdaki mevcut gecekondu alanlarının yeni yerleşmelere dönüştürülmesi kabul edilemez. Yerleşmelerin konumları bilimsel şehircilik ilkelerine ve plan hedeflerine göre belirlenmelidir.

Arsa maliyetini düşürmek amacıyla yapılaşma yoğunluklarının zorlanması, kısacası aşırı yoğun ve yüksek yerleşmelerin ileride sorunlar yaratacağı, özellikle Avrupa’nın yaşadığı deneyimlerle görülmüştür. Başta Fransa olmak üzere kimi Avrupa ülkeleri 2. Dünya Savaşı sonrasındaki hızlı yapım sürecinde ürettikleri “insan siloları”nı daha sonraki tarihlerde yok etme evresine girmişlerdir.

•Yeni konutların, sosyal ve teknik donatıları ile birlikte çağdaş yeni yerleşmeler şeklinde gerçekleştirilmesi,

•Yeni yerleşmelerin, güvenlik kaygısıyla kendi içine kapalı “getto”lara dönüştürülmemesi, huzur içinde yaşanabilecek sosyal ve kültürel donatılı sağlıklı mahalleler oluşturulması,

•Konut sorununun çözümünde devlet katkısının doğru sınırlar içinde tutulması; devletin ağırlıklı olarak, dar gelirlilerin konut sorununun çözümüne yönelmesi,

•Deprem tehlikesi karşısında, mevcut konut stokunun bir an önce risk envanterinin çıkarılması; sonuçta, durumlarına göre güçlendirme ya da yıkım kararlarının derhal uygulanması.

Ulaşım/Taşıma

Şehirlerdeki anormal nüfus artışı sürecini doğal bir olgu gibi kabul edip ulaşım sorunlarını çözmeye çabalamak, gerçeklerden ve bilimsellikten uzak bir tutumdur. Önce sorunları yaratmak, sonra da çözmeye çalışmak akıllı bir davranış olamaz. Öncelikli hedef, sorunları yaratmamak olmalıdır.

•Ulaşımın, yaratılan sorunların noktasal çözümleri yerine, planlama kapsamında ele alınması; ülke, bölgeler ve şehirler ölçeğinde ulaşım planlaması yapılması ve uygulanmasına önem verilmesi; planlamanın odağında “ulaşım”ın değil, “insan”ın olması,

•Ülke, bölge ve şehirlerde, bireysel taşımacılık yerine toplu taşımacılığa, lastik tekerlekli araçlar yerine raylı sistemlere öncelik tanınması; elverişli deniz, göl, nehir bulunan yerlerde su yolu taşımacılığının yaygınlaştırılması; yatırımların bu ilkeler doğrultusunda planlanması.

Ülke Mimarlık Politikası

Avrupa Birliği, mimarlığı, insana yönelik üç meslek dalından biri (ötekiler Tıp ve Hukuk) olarak seçmiştir. Mimarlık, bir yörenin en başta gelen uygarlık göstergesidir. Öte yandan Türkiye’nin tarihte kendisini kanıtlamış olduğu tek sanat dalıdır. Ne var ki bugünkü yoğun, hızlı, gelişigüzel yapılaşmayla vardığımız sonuç, mimarlık alanında tarihten gelen iddiamızı sürdürmenin çok uzağında olduğumuzu gösteriyor. Türkiye’de mimarlık son yıllarda ihmale uğramıştır.

“İyi mimarlık”, geriye bakmakla, ideolojik yaklaşımlarla, tarihsel biçim şablonlarından medet ummakla sağlanamaz. Çözüm, mevcut olanaklarla, çağdaş yepyeni mimarlık ürünleri vermekle olur. Bir sanat kolu olarak Mimarlıktan beklenen yeni biçimler üretmek, çağdaş kimlikli yeni ürünler ortaya koymaktır.

Ülkelerin uygarlık düzeyinin göstergesi olarak benimsenen mimarlık mesleği, dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde devlet politikasının bir girdisi olarak korunmaktadır. Mimarlık alanında devletin önemli rolleri vardır: Yasa koyucu olarak… Plan yapıcı ya da yaptırıcı olarak… Yatırımcı işveren olarak… Kültürel değerlerin koruyucusu olarak… Politika belirleyici ve topluma yol gösterici olarak… (3). Avrupa’da birçok ülkenin Mimarlık Yasası vardır, bazı ülkelerin de hükümetlerince onaylanmış Mimarlık Politikası… Türkiye’nin de “Mimarlık Politikası”nı, en kısa zamanda belirleyip yasal bir belge haline getirmesi zorunludur. Şu anda ülke mimarlığının önündeki büyük engel bu politikanın eksikliğidir.

Kısaca;

•“Türkiye Mimarlık Politikası”nın hükümetçe, meslek örgütleri ile işbirliği yapılarak katılımcı bir anlayışla hazırlanması, benimsenmesi, başta kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanmak üzere devreye sokulması.

Yapım ve Teknoloji

•Mimarlık ve mühendislik meslek standartlarının belirlenmesi, meslek içi eğitim ve yetkilendirme (akreditasyon) sisteminin kurulması,

•Kamu ihale düzeni ile proje yaptırma düzeninin doğru kurulması ve işletilmesi; projesiz inşaat ihalesi açılmaması,

•Müteahhitlik sisteminin sağlıklı bir düzene kavuşturulması,

•Doğru teknoloji ve doğru malzemenin desteklenmesi; ekolojik yapılaşma doğrultusunda önlemlerin geliştirilmesi ve desteklenmesi.

Genel

•Bütün bu sıralanan ilkelerin bu ülkede, bu kentlerde, bu kırsal alanlarda yaşayan insanlara daha iyi yaşam koşulları sağlamak ve onları mutlu kılmak için gerekli olduğu bilinciyle, her uygulamada öncelikle insan mutluluğunun gözetilmesi gerekmektedir.

Notlar

1.Hasol, D., Çevre, Planlama ve Yapılaşmada İlke Önerileri,
YAPI 309, Ağustos 2007.

2.DHA kaynaklı haber.

3.Hasol, D.; Mimarlığın Güncel Sorunları, YAPI 328, Mart 2009.