Doğan Hasol’la Sözlük Yazmak Üzerine Kaynak : 01.04.1998 - Bilim ve Ütopya Dergisi | Yazdır

7.Baskısına hazırlanan ve Yapı Endüstri Merkezi (YEM) tarafından basılan Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü’nün yazarı Doğan Hasol, 30 yıl önce kurulan Yapı En­düstri Merkezi’nin kurucu üyelerinden. İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu olan Doğan Hasol, 30 yıl önce insanların macera gibi gördükleri bir işe girişiyor; hem yapı malzemesi üretenlerle bunu kullananlar arasında platform işlevi gören, hem de bir bilgi  bankası olan bu merkezi kuruyor. Ulusla­rarası yapı merkezi kuruluşlarının iki dö­nem başkanlığını yürütmüş. Ayrıca ken­disine ait bir mimarlık kuruluşu var.

Sözlük hazırlığına ilk kez Mimarlık Fakültesi’nde asistanlık yaparken başlayan Hasol’un çalışması, ilk kez 1973 yı­lında basılıyor. Ardından 1993 yılında İn­gilizce-Fransızca-Türkçe Yapı ve Mimarlık Terimleri Sözlüğü’nü çıkarıyor. 1996 yılında Le Monitör adlı Fransız yayınevi, İngilizce-Fransızca olarak Doğan Hasol’un sözlüğünü yayımlıyor ve böylece ilk kez bir Türk, kendi dilinin dışında bir sözlük yayımlamış oluyor. Doğan Hasol başka kitaplarının yanı sıra Yapı Dergisi’ni de sürekli yayımlıyor; dergi şu anda 200. sayısına yaklaşmış durumda. Galatasaray Lisesi mezunu olan Hasol, Alp Yal­man döneminde Galatasaray’ın 2. Başkanlığını da yürütmüş. Doğan Hasol’la  sözlük yazarlığı üzerine, Nesrin Timur  görüştü.

70′ lerde bu sözlüğü hazırlamanıza  temel etken ne olmuştu? Bir mimar olarak terminolojide sıkıntılar mı çektiniz ya da bu alandaki boşluğu mu gördünüz o yıllarda?

– Tabi bu konuda ciddi bir boşluk vardı Türkiye’de. Her mimar ayrı bir dil konuşuyordu. Bugün aynı dili konuştuğu da kuşkulu, ama hiç değilse bugün mirnarlığın bir sözlüğü var. 7. Baskıya geldik. Bu   önemli bir gelişimi ifade ediyor. Ayrıca her baskıda biraz daha yenilendi ve güncelleşti. Mimarlıkta da güncelleşme söz konusu; örneğin, ilk sözlüğüm basıldığı  zaman postmodernizm kavramı ortada bile   yoktu. Bu yeni kavramlar sözlüğe eklendi.

 Bu işe başlangıcım ilginçtir. Üniversitede asistandım ve askere gitmek üzere  ayrıldığımda önümde 6 ay gibi bir süre vardı. Bu sürede sözlüğü bitirebilirim gibi safça bir girişimim oldu, ancak 7 yıl sürdü tamamlanması. O süreyi başka bir çalış­maya verseydim, birkaç kitap çıkarabilir; çünkü bir kuyumcu titizliği gerektiriyor sözlük hazırlamak. Yanlış  yapmaya hakkınız yok. Hiç yanlış yapmadım demiyorum, ama başka çalışmalarda oldu­ğu kadar hata yapma şansınız yok. Sonuçta iyi bir çalışma oldu ve bugün bütün mimar­lık okullarının el kitabıdır.

Toplam 3 ayrı dilde söz­lük çalışması yaptınız. Tek başına Türkçe bile bir hayli  uğraş gerektiriyor. İngilizce ve Fransızca’ ya da yönlenmeniz, sözlük hazırlama sırasında mı oldu?

 – Babam dile meraklı bir insandı ve Türkçe’nin doğru konuşulmasından ya­naydı. Dile karşı ilk zevki bana babamın aşıladığını söyleyebilirim. Galatasaray Lisesi’nde okudum ve orada yabancı dil öğrendim. Sonra Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü çalışmasını yaparken doğal ola­rak yabancı kaynaklara başvurdum; çün­kü Türkçe kaynaklar yeterli değildi bu alanda. Ve doğal olarak Fransızca ve İn­gilizce karşılıklarını da toplamaya başla­dım. Bu çalışma epeyce uzun sürdü,  1993 ‘te tamamlayabildim. Tabi o zaman­lar bilgisayar devrede yoktu ve çok zor bir çalışma gerektiriyordu. Şimdi bütün bilgiler bilgisayara geçirildi; istediğimiz değişiklikleri çok rahat yapabiliyoruz. 

1993 yılında İngilizce-Fransızca-Türk­çe Mimarlık ve Yapı Terimleri Sözlü­ğü’nü Türkiye’de bastık. O da tükendi ve 2. Baskısını hazırlıyoruz. Sözlük çıktıktan sonra Fransızlarla bir temasım oldu. Ken­dilerine sözlüğü gösterdim, oldukça heye­canlandılar. Fransızların en büyük teknik yayınevi olan Le Monitör tarafından İngi­lizce-Fransızca olarak bu sözlük basıldı. 25 bin terimden oluşuyor. Bu sözlüğün Türkiye’de satılması söz konusu değil, bi­rincisi pahalı; ayrıca Türkiye’de zaten Türkçesi eklenmiş olarak bulunduğu için, ihtiyaç da yok.

Peki, kimi sözcüklerin, özellikle de yabancı dilden Türkçeye geçmiş olan ki­mi sözcüklerin karşılığını bulmak konu­sunda izlediğiniz çizgi, genel kabul gören kelimeleri olduğu gibi korumak mı oldu, yoksa Türk Dil Kurumunun yaptığı gibi kök sözcüklerden türeterek öz Türkçeye mi yöneldiniz?

– Türkçesi olan sözcüklerin daima Türkçesini kullandım. Üniversitelerde kullanılan bir terminoloji var; onu olduğu gibi almakta fayda var. Ama yerine önere­bileceğim şeyler varsa, onları da koydum. Yine kullanılmakta olan sözcükleri kul­landım ve Türkçe kökenli olmasına özen gösterdim. Ancak kesinlikle kelime uy­durmadım ve bundan özellikle kaçındım.

– Örneğin, “Kompüter” yerine “bilgi­sayar” gibi yeni Türkçe sözcükler yerleş­ti. Mimarlık alanında karşılığı henüz bu­lunmayan ve sizi rahatsız eden sözcükler var mı?

– Karşılığı henüz bulunmamış olanlar var tabii. Bu sorun bütün dillerde var. Ör­neğin benim öğrenciliğim sırasında “münferit temel” derdik. Şimdi bu “tekil temel” oldu; bunun gibi yenileşmeler olu­yor. Ben Türkçenin bilim dili olarak zayıf olduğuna ilişkin savlara katılmıyorum. Benim mimarlık alanında yaptığımı, baş­ka dallarda yapsalar; Türkçe çok zengin­leşir. Çünkü bizim dilimiz yetersiz değil. 

– Dildeki değişimlere baktığınız za­man, örneğin Fransızcada, Türkçede olduğu kadar hızla ve fazla oluyor mu?

– Türkçede sözcükler çok daha kısa za­manda değişiyor ve sayıları artıyor.

Bunun nedeni yaşam biçiminin hızla değişmesi mi?

– Türkçe kendini buluyor. Türkçe ‘nin bilim dilini bulmaya başladığını düşünü­yorum. Diğer diller durmuş, oturmuş. Gerçi yabancı sözcük sorunu onlarda da var; örneğin Fransa’da İngilizce’ye karşı bir yasa çıktı ve hatta İngilizler de karşı­lık olarak Fransızca için bir yasa çıkardı­lar. Ama bunların toplumsal yasaları var ve kağıt üzerine yazdığınız zaman sök­meyebiliyor. Türkçenin geliştiği ne inanı­yorum. Örneğin Türki Cumhuriyetlerin de bizim çalışmalarımıza gereksinimi ola­cağını ve bizim çalışmalarımızın oralara kadar uzanacağını düşünüyorum.

Dışarıdakilerle bizim farkılığımıza ba­karsak; dışarıdakilerin bu çalışmaları ekip olarak yaptığını görüyoruz. Bizde kişile­rin sırtına kalıyor.

– Son olarak emek koyduğunuz bir ça­lışma da Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi olmuş.

– Mimarlık sanatın bir kolu. O ansiklo­pedinin öyküsü ilginçtir. 15 yıl kadar ön­ceydi. Prof. Dr. Bülent Özer’le Şakir Ec­zacıbaşı görüşmüş ve bu düşüncesinden söz etmiş. Özer beni buldu ve sözlüğüm­den yararlanacağından söz etti. Yayın ku­ruluna girmemi istedi. O tarihlerde Ecza­cıbaşı Vakfı; Ali Gevgilili, Bülent Özer ve benim olduğum bir yayın kurulu oluş­turdu. Bu kurul çalışacak kişileri bir araya getirdi ve 250 yazardan maddeler alındı. Bu çalışma aslında Eczacıbaşı Kuruluşu’­nun 40. yıldönümü için düşünülmüştü. Ama yetiştirilemedi. 50. Yıldönümüne yetiştirildi, ama bastırılamadı. Bu kez Ya­pı Endüstri Merkezi olarak biz teklif ettik ve tüm görsel malzemeyi sağladık. 6 ayda ansiklopedinin baskısını gerçekleştirdik.

Gelen tepkiler nasıl?

– Çok olumlu. Çünkü başka hiçbir yerde Türkiyeli sanatçılara yönelik böyle ge­niş bir bilgi içeren ansiklopedi bulamazsı­nız.