Eller Cebe Yöntemi Kaynak : 02.04.1998 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır

Fenerbahçe ve Galatasaray’dan sonra Beşiktaş da yeni dönem için başkanını ve yönetimini seçti. Galatasaray’da seçim çekişmeli olmadı; daha önce bir yazımda belirttiğim nedenlerden dolayı kimse bu dönemde seçime girmek istemediği için Faruk Süren rakipsiz kaldı. Buna karşılık Fenerbahçe ve Beşiktaş çekişmeli bir seçim sürecinden geçtiler. Her iki kulüpte de bütün adaylar kulüplerinin büyüklüğüne yaraşır bir ağırbaşlılık içinde yarıştılar. Politikacılar bundan ders almalı.

Burada, kulüp seçimlerinin düşündürdüğü kimi konulara değinmek istiyorum. Kulüplerin içten ve dıştan değerlendirilmeleri çok farklıdır. Taraftar, yönetimi spor alanındaki, hatta yalnızca futboldaki başarılarla değerlendirir. Hatta bu konuda yönetimlere verilen notlar bir haftadan ötekine değişebilir. Yönetimi göklere çıkaran taraftar, ilk yenilgide istifaya çağırabilir. Durum, genel kurullar için daha farklıdır. Genel kurullar da doğallıkla sportif başarı beklerler, ama kulübün geleceğinin güvencesini oluşturan mali yapısıyla da ilgilenmek zorundadırlar. Yönetimi, sportif konuların yanısıra mali ve yönetimsel gidişiyle de değerlendirirler.

Bugün bütün kulüpler parasal bakımdan darboğazdalar. “Büyük başın derdi büyük olur” örneği, büyük kulüplerin derdi daha da büyüktür. Şampiyonluğa oynayacaklardır .. Takımlarını bu amaca yönelik olarak ünlü, dolayısıyla da pahalı sporcularla kuracaklardır. Oysa bugün kulüplerin çoğunda gelirler giderleri karşılamıyor. Kulüplerin adını, ününü, onlara duyulan sevgiyi ticarete ve paraya dönüştürebilecek bir düzen hiçbirinde kurulabilmiş değil. Bunun kısa sürede gerçekleştirilebilmesi de olanaklı görünmüyor. İşte Fenerbahçe, düşündüğü şirketi kuramadı. Kuruluşu bir buçuk yılda gerçekleştirilebilen Galatasaray A.Ş.’nin ise henüz dikkate değer bir başarısı yok. Bu durumda günü kurtarmak için kısa vadeli klasik -sözde- çözümler gündeme geliyor; örneğin, eller cebe yöntemi. Bu yöntem, çözümlerin en kötüsü olmasına karşın çaresizlik ortamında geçerliliğini koruyor. Bu nedenle, Fenerbahçe genel kurulu öncesinde başkan adayları kendi keselerinden yaptırıp kulübe

bağışlayacakları tesisler konusunda yarışıyorlardı. Yine aynı şekilde Beşiktaş başkan adayı İhsan Kalkavan, seçilmesi durumunda Kulübe bağışlayacağı çok değerli arsaların deste deste tapularını, üyelere ve medyaya gösteriyordu. Kalkavan’ın bağışı için seçimi kazanmak önkoşuldu, oysa Fenerbahçe’de başkan adayları daha cömerttiler, onların bağışları koşulsuz olacaktı.
Seçimler bitti. Fenerbahçe’de başkanlığı Aziz Yıldırım bir oy farkla kazanırken, yönetim kuruluna Vefa Küçük’ün listesi seçildi. Şimdi Başkan, karşı listeden seçilmiş bu üyelerden kulüp için para istiyor :
“4’er milyon dolar verin, ancak bu paraları ister bugün, ister yarın verin. Ama yeter ki verin. Böylece benim üzerimdeki yük de bir nebze hafifler.” Dört milyon dolar yaklaşık 1 trilyon lira eder. Vergisi ödenmiş 1 trilyon lirayı düşünebiliyor musunuz ? Nasıl verilir, niçin verilir ?

Galatasaray’da ise Ergun Gürsoy, bir röportajda, yeni bir heyecanla işe koyulduklarını söylüyor ve ekliyor : “Varol Dereli, Mehmet Cansun, Osman Hattat ve Burak Elmas gibi maddi gücü yüksek olan arkadaşlarımla kulübü sırtlayabiliriz.” Galatasaray’ın iki yıl önceye kadar, 1992-96 arasında hiç kimsenin cebine muhtaç olmadığını çok iyi biliyorum. Şimdi sırtlanması gerekiyor.

İşte yüzyıla yakın geçmişi olan kulüplerde gelinen nokta ne yazık ki bu. Kişiler para verecek, işler yürüyecek, kulüpler ayakta kalacaklar.. Geçerli çağdaş yöntemleri uygulayabilecek yöneticiler yerine paralı yöneticiler.. Bu gidişle bir gün kulüp yönetimleri Kırkpınar ağalığı gibi artırmaya çıkarılırsa şaşırmayalım.

Parayı veren, kulübü dilediğince yönetir. Düzgün yönetimin yerini keyfi yönetim alır, gereksiz harcamalar kulübü borç batağına sokar, kişilere bağımlı kılar. Kulüplerin sağlam gelir kaynaklarına kavuşmaları biraz da bu yöntemler yüzünden gecikmiştir. Bu yöntemlerin bir çıkmaz yol olduğu artık anlaşılmalıdır.

DÜZELTME : Geçen haftaki yazımda Havuz’dan 200 kulübün yararlandığını yazmıştım. Özür dileyerek düzeltirim.