Fatih Terim’in Öfkesi Kaynak : 27.11.1997 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır

Geçtiğimiz Pazar akşamı bir televizyon kanalında öfkeli bir Fatih Terim izlerken çok şaşırdım. Konu, üç gazete yazarının Terim’e yönelttikleri eleştirilerin yanıtlanmasıydı. Ancak Terim o denli öfke doluydu ki, ağzından çıkanların dozunu ve tonunu ayarlayamıyordu. Terim’in oklarının hedefi başta Hıncal Uluç olmak üzere, Öcal Uluç ve Yavuz Gökmen’di. Fatih Terim bu yazarları, eleştirilerinden dolayı Galatasaray düşmanlığıyla suçlarken, her firavunun bir Musa’sı olduğunu, bu yazarların rüzgara karşı tükürdüklerini söylüyordu ve soruyordu : “Sen kimsin ? Sen bu işten ne anlarsın ?” Ayrıca, Hıncal Uluç’un daha önceki dönemlerde Galatasaray antrenörlerine söz geçirdiği halde şimdi kendisini yönlendiremediği için rahatsızlık duyduğunu iddia ediyordu.

Gazetelerde çıkan eleştiriler gerçekten ağırdı. Ancak bunların, Fatih Terim’e, böylesine bir yanıt vermesi, daha da ötede meydan okuması hakkını verdiğini düşünmüyorum. Hakaret içermedikçe düşündüklerini yazmak, gazetecilerin, yazarların hem doğal hakkı, hem de görevidir. Ama gazetecileri, yazarları eleştirmek ne zamandan beri antrenörlerin görevi oluyor ? Hem de böylesine kaba bir tonda..

Gazetecileri, yazarları okuyucu beğenirse okur, beğenmezse okumaz. Hatta belki gazeteyi de almaktan vazgeçer. Böylece gazeteci kaybeder, gazete kaybeder. Oysa Fatih Terim’in üzerinde, Galatasaray’da görevli olduğu sürece, yalnızca sahada değil her yerde Galatasaray üniforması vardır. Bu üniforma kendisine sorumluluk

yükler ve hangi koşul altında olursa olsun, iyi bir Galatasaraylı gibi davranmaya zorlar; zorlamalıdır.

Eleştirene “sen bu işten ne anlarsın, futbol mu oynadın ?” diye sormasının anlamı yoktur. Hangi tiyatro oyuncusu eleştirmene “sen hangi oyunda oynadın, bu işten ne anlarsın” diye sormuştur ? Yemekleri eleştirmek için ahçı olmak, hükümeti eleştirmek için başbakan olmak gerekmez.

Hiç kimse, “eleştirdi” diye karşısındakini Galatasaray düşmanlığı ile suçlamasın. Bu anlamda bir suçlama hakkı hiç kimseye tanınmamıştır.

Terim’in eski antrenörlere söz geçirme konusundaki savları ise gerçeklikten uzaktır. Önceki dönemlerde kimi etkileyebilmiştir Hıncal Uluç ? Feldkamp’ı mı, Hollman’ı mı, Saftig’i mi, Sooness’i mi, yoksa Mustafa Denizli’yi mi ? Hangisini ?.. Etkilemişse bunu nasıl yapabilmiştir ? Bu antrenörler işlerine karışılmasını nasıl kabul etmişlerdir ?

Reyting uğruna TV’ler, tiraj uğruna gazeteler sansasyonu severler. Uzatılan her mikrofon karşısında ağzını açıp gözünü yummak yanlış olur. Özellikle teknik adamlar bu dolduruşa gelmemeliler.

Gönül isterdi ki, Fatih Terim yalnız bırakılmasın, kendisini korumak zorunda bırakılmasın. Koruma işini, Galatasaray Yönetim Kurulu, Galatasaray’a yaraşır bir olgunlukla görüşlerini belirterek yapabilirdi. Bu yapılmadığı için, Hıncal Uluç’un yazdıkları Galatasaray’a ne denli zararlı görülüyorsa, Fatih Terim’in söyledikleri de aynı oranda zararlı olmuştur.