Gerçekçi Olmamak! Kaynak : 25.06.2016 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır

Euro 2016’da umutların çok gerisinde kaldık. Başarısızlığın ardından giderayak kazandığımız Çek maçı sonrasında 24 saatlik bir yalancı bahar yaşadık; rakiplerin maç sonuçlarından medet umduk. O da olmadı.

Gerçekçi bakışla başka ne beklenebilirdi ki? Hep yazmışımdır, “Sporda yöneticiler de en az sporcular kadar önemlidir” diye. Ulusal maçları yönetenler federasyonlardır. Bizim Futbol Federasyonu yönetiminin nasıl oluşturulduğunu anımsayalım. İşe siyaset bulaşmıştı; kararı siyaset verdi. Avrupa Futbol Şampiyonasına ilişkin hazırlık ve katılım kararları da siyasetin gölgesinde o federasyondan geldi. Bilimsel ölçütler yerine siyasete şirin görünecek ölçütler kullanıldı. Bu noktada hemen bir parantez açıp şu ilkeye değinmekte yarar var: Siyasetin spor ve sanatta sözü olamaz, yalnızca desteği olur.

Şöhretli kişilere görev vermek federasyonlar ve kulüp yönetimleri için sorumluluktan kaçmanın en kolay yoludur. Şöhretli kişi de zaten görev beklentisi içindedir, çünkü şöhret doymaz bir kurt gibidir, sürekli beslenmek ister. Ne var ki iyi yönetilemeyen, geçmişte kalmış başarılara dayalı şöhret, yeni başarıların güvencesi olmadığı gibi, tükenmişliği açığa çıkarıp sahibine de, hizmet ettiği kuruma da zarar verebilir. Bugün birçok alanda bu anlayışın olumsuz etkilerine tanık oluyoruz. Para ve şöhret hırsı adına neler yapılmıyor ki?

Öte yandan kulüplerimizin durumu meydanda… Kötü yönetimlerden kaynaklanan mali durumlar berbat, kulüpler zor durumda. Sonuç: kötü takımlar, kötü futbol, kötü sonuçlar… İşte, futbolda kötülerin biraz iyisi lig şampiyonluğunu kazandı; Beşiktaş’ı kutlarız. Taraftarları haklı olarak sevindiler, ama nedenlerini hiç sorgulamak gereğini duymadılar. Oysa başarısızlıklar gibi, başarıların da sorgulanması gerekir.

Kulüp takımları kötü olunca ulusal takım iyi olamaz. Bu da bir kural gibidir. Bu kez takımların yeterli düzeyde olmamasına, ulusal takımın yönetimindeki genel yetersizlik eklendi. O kadar ki kimin marifetiyse, Milli Takımın forması bile renkleriyle ” milli ” olmaktan uzaktı.

Gerçekler yerine, gereksiz aşırı iyimserliklere kendini kaptıran, geçersiz kof vaatlere kolayca inanıp onlarla umutlanmaya koşullanmış toplumumuz için Euro 2016’da alınan sonuç sürpriz olarak görülebilir. Oysa yukarıda sıralanan nedenlerle ortaya çıkan bu sonuca hiç şaşmamalı; bileşenler böyle olunca alınan sonuç hak ettiğimizle uyumludur. Gerçekçi olmayan beklentiler her zaman düş kırıklığıyla, hüsranla sonuçlanıyor.

Kötü yönetimlerle, dönemini kapamış, yönetim bilgi ve becerileri iddialarının gerisinde kalmış benbilirimci yöneticilerle bundan daha fazlası olmuyor. Bilgiye, bilimsel düşüncelere ve gerçekçi, paylaşımcı, doğru kararlara dayalı yönetim anlayışı benimsenmedikçe başarı beklemek boş hayalden öteye gitmiyor. Bu, her alanda böyledir.

İşte, “biz bitti demeden” de bitiveriyor!