İstanbul Olimpiyatları Hayal Oldu! Kaynak : 21.09.2013 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır
Daha Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) 2020 Olimpiyatları için şehir belirleme kararını vermesine üç buçuk ay vardı… Taksim Gezi Parkı olayları da ortada yoktu… 23 Mayıs 2013 günü Cumhuriyet’te “2020 İstanbul Olimpiyatları Hayal mi?” başlıklı bir yazım çıkmıştı. O yazıda, Olimpiyatların İstanbul’da yapılmasını öteden beri istediğimi vurguladıktan sonra, ülkemizde yaşanmakta olan kimi olumsuzluklara dikkat çekiyor ve kaygılarımı aktarıyordum. 
IOC’nin değerlendirme komisyonu Mayıs ayında İstanbul’da incelemelerde bulunmuş, kendilerine İstanbul’a ilişkin bizim de ilk kez duyduğumuz kimi projeler sunulmuştu. Yürürlükteki kentsel planlarda bulunmayan, kimlere hazırlatıldığı bilinmeyen uçuk-kaçık kimi mimari(!) çalışmalar… Örneğin Harem’de denize nâzır 70 bin kişilik bir stadyum gibi. Söz konusu yazımda IOC yetkililerinin konularını iyi bildiklerini, böylesi projelerle gözlerinin boyanamayacağını, hatta bu projelerin İstanbul’a zararlı olacağını düşünüp kötü puan bile verebileceklerini belirtmiştim.
IOC, her şeyden önce, olimpiyatların yapılacağı ülkede huzur ve güvenlik arar. Oysa 1 Mayıs bayramı polisiye önlemlerle İstanbulluların burnundan getirilmişti. 11 Mayıs günü Hatay-Reyhanlı’daki bombalama eylemleri en az 50 kişinin ölümüne, pek çok kişinin yaralanmasına, yüzlerce bina ve taşıtın hasar görmesine neden olmuştu. Suriye iç savaşı sınırımızı aşmıştı; sınır boyu, çalkantılarla kaynıyordu. Yine aynı yazıda şöyle diyordum: “Bütün bunların IOC kararlarında etkili olmaması beklenemez. IOC her zaman sporun gücünü polisin gücüne tercih eder. Terörden de hiç hoşlanmaz.”… “Oraya buraya, ‘İstanbul’a Olimpiyat Yakışır’ şeklinde afişler asmak yetmez; halk desteğinin varlığı da yetmez. Önce, İstanbul’da olan biteni İstanbul’a yakışır hale getirmek gerekir. Daha da önemlisi, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesiyle, içte insan haklarına dayalı gerçek demokrasi, kardeşlik ve özgürlük ortamının yaratılması, dışta ise komşu ülkelerle dostça, barışçı ilişkiler kurulması öncelik taşıyor. Ülkede huzur ortamı yaratılmazsa pek çok iyi şey gibi 2020 İstanbul Olimpiyatları da hayal olmaktan öteye geçmez.”
Evet, yazdıklarım bunlardı ve Taksim Gezi Parkı olayları daha ortada yoktu. Mayıs sonunda gençlerin park eylemi polisin aşırı güç kullanmasıyla sindirilmeye çalışıldı. Yakılan çadırlar, sıkılan basınçlı sular, gaz bombaları, biber gazı fişekleri… Ölen gencecik insanlar, gözlerini kaybedenler, yaralananlar… Bu gelişmeler güvensiz bir kent imgesi oluşturdu. Hükümetin hoşgörüsüz, duyarsız sert önlemleri olayları yatıştırmak yerine daha da tırmandırıyordu. IOC Komitesi üyeleri İstanbul’dan ayrılmışlardı ama Gezi olaylarını yalnız onlar değil bütün dünya, iletişim çağı olanaklarıyla yakından ilgiyle izledi. 
Sonuçta 7 Eylül günü karar belirlendi. Oylamada Madrid’in elenmesi sonrasında İstanbul ile Tokyo finale kaldı; ikinci oylamayı 36 oya karşı, 60 oyla Tokyo kazandı.
Sürece, yaşanan gelişmelerin ışığında bir kez daha eğilelim… Karardan üç buçuk ay önce yazdığım gibi, 2020 Olimpiyatları İstanbul için hayal oldu. Yöneticilerimiz karara çok şaşırdılar. Mayıs ayında Başbakan Erdoğan, Sinop’ta kurulması söz konusu olan nükleer santral için Japonya Başbakanı ile buluşmasında Tokyo’nun adaylıktan çekilmesini önermiş, ‘Siz daha önce olimpiyat yaptınız. Tokyo valisine talimat verin, bu olimpiyattan çekilsin, bunu da biz yapalım’ demişti. İstek kabul görmedi.
Tokyo, 49 yıl önce 1964 Olimpiyatlarını yapmış ve o işten yüzünün akıyla çıkmıştı. Olimpiyat tesislerinden birçoğunu dönemin ünlü mimarı Kenzo Tange’ye yaptırmıştı; o tesisler yine devrede olacak. Bu kez de projelendirme işlerinin başına Japon mimar Tadao Ando’yu getirmiş, stadyum projesini de yine ünlü mimar Zaha Hadid’e ısmarlamış. Bizde bu olgu dikkate alınmadı; ortada ciddi isimler, ciddi tasarımlar yok.
Yalnızca tesisler için 19.4 milyar dolar harcayacağımız vaadinin ise IOC’yi sevindirmekten uzak kaldığı anlaşılıyor. Japonya bu iş için yalnızca 4.9 milyar dolar harcayacağını bildirmiş, hattâ bankaya yatırmış. IOC, tesis hovardalığı ile olimpiyatların, ülke ekonomilerini çökertmesini istemez. Bazı ülkelerin olimpiyadın getirdiği ekonomik yük altında ezildiği biliniyor; Yunanistan bunun son örneğidir. 
Öteki olumsuz nedenleri de sıralayabiliriz:
• Ülkedeki huzursuzluk ortamına ek olarak komşu ülkelerdeki iç çatışmalara bulaşmamız… Yanlış politikalar nedeniyle içte ve komşu ülkelerle ilişkilerde oluşan “güvenlik” sorunları.
• Ülke sporunun içine düştüğü ve hala çıkamadığı şike olayları ve uluslararası arenaya da yansıyan doping skandalları.
• İstanbul’un, nüfus baskısı ve plansızlık nedeniyle içinden çıkılmaz hale gelen ulaşım sorunları… İstanbul’da trafiğe çıkan, günlük 2 milyon taşıt sayısının 2020’de 4 katına çıkmasının yaratacağı çözümsüzlük.
• 75 milyonluk ülkede yaygın futbol taraftarlığının dışında, spor çeşitlerinin ve sporcu sayısının azlığı.
• Türkiye’nin bugün içine düştüğü kadın erkek ayrımcılığı… Örneğin, erkeklere ve kadınlara ayrı yüzme havuzu yapma girişimleri…
• “Olimpiyat ilk kez Müslüman bir ülkeye gelecek” temasının işlenmesi… Olimpiyatlar ilke olarak din, dil, ırk farkı gözetmez, cinsiyet ayrımcılığı yapmaz.
İşte bütün bu sıraladıklarım, ‘2020 olimpiyatları için İstanbul neden seçilmedi?’ sorusunu yanıtlıyor. Dünya basınının yorumları da yukarıdaki görüşleri doğrular nitelikte. Yetkililer bu sonuçtan ciddi dersler çıkarmalı. Şimdi, 2000’den bu yana 5 kez talip, 3 kez aday olup sonuçta seçilmediğimiz olimpiyatlara yeniden adaylık başvurusu yapmadan önce çağdaş uygarlık yolundaki kararlılığımızı ve onun koşullarını bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor.