Meslektaşın Göz Nuru Kaynak : 01.07.1969 - Mimarlık Dergisi | Yazdır

Bir arkadaşımız Oda Yönetim Kuruluna başvurarak Dergimiz yöneticileri hakkında kovuşturma açılmasını istedi. Kovuşturmanın gerekçesi, gelen yazıda şöyle açıklanmaktaydı :

“Mimarlık dergisinin 5 No.lu son sayısının onuncu sayfasında “Bir yarışmaya nasıl girilir?” başlıklı Sedat Aytür tarafından kaleme alınan yazıyı okudum ve üzüntü duydum.

“Meslektaşlarımızın göz nuru ve emeğinin bu mertebeden küçümsemesi, alaya alınması bu konu ile ilgili olmayan bir zat tarafından (meslektaş diyemeyeceğim) imkân dahilindedir.

“Daha üzücü ve esef verici taraf ise, böyle bir yazının meslek dergimizin serbest sütununda neşredilmiş olmasıdır.
Keyfiyeti arzeder, mezkûr şahıs ve Dergi yöneticileri hakkında tahkikat açılmasını talep ederim.”
  

Sedat Aytür ne yazmıştı? Aytür’ün ve Dergi yöneticilerinin, haklarında kovuşturma açılmasını gerektirecek günahları neydi ?
Aytür Türkiye’deki yarışmalar düzenini mizah diliyle eleştiriyordu. Bu yazıyı tekrar okuyalım.

  • Önce şartname satın almak lâzımdır. Eğer gücünüz yetiyorsa gidip alın.Yoksa yarışmayı çıkaran kurumda bir tanıdık arayın, belki bedava temin edebilirsiniz.
  • Şartname alırken isminizi sakın vermeyin. Kimseler bilmesin sizin girdiğinizi. Jüri çok zaman olduğu gibi aleyhinize çalışabilir.
  • Çalışma yeriniz hazır mı? Önce emniyet tedbirleri almak lâzımdır. Unutmayın ki şu anda bu yarışmaya giren bütün mimarlar sizin ne yapacağınızı merak ediyor ve bekliyorlardır. Perdelerinizi sıkı sıkı kapatın. Gecenin alâkasız bir saatinde aniden evden çıkıp teftiş edin etrafı, bir şey göremezseniz bile ümitsizliğe kapılmayın. Belki siz çıkmadan terketmişlerdir.
  • Şöyle böyle 1-2 ay doküman arıyorum diye kendinizi oyalayabilirsiniz. Bu sırada telâşlı olun ve vakti kıt adam pozu takınmayı ihmal etmeyin. Kütüphanelere gidebilir, arkadaşlarınızın mecmualarını bir karıştırayım diye rahatça yürütebilirsiniz. Göçürmeyi düşündüğünüz sayfaların arasına kâğıt koyun. Bu arası kağıtlı mecmualar ne kadar çok birikirse o kadar çalışmışsınızdır. Gönlünüz rahat olsun, vicdan huzuru ile uyuyun.
  • Şartnamedeki jüri üyelerini dikkatle tetkik etmelisiniz. (Bazen bu bile fayda vermez. Jüri tamamen değişebilir.) Beğenilerini “konsept” lerini gözden geçirin. Jüride çıkması muhtemel klikleri dikkatle hesaplayın. Yanlış hesaplarsanız, Bağdat’tan değil ama gene de geri döner projeniz.
  • Teslime bir hafta kala etütlere başlayabilirsiniz. Bugüne kadar kafi derecede zihni çalışma yaptınız. Artık “Beyin eser vermeye hazırdır.” 
  • Etüt çalışmalarınızda çevrenizdekilere biraz değişik görünmelisiniz ki kendinizden başkaları da sizin dehanızı anlayabilsinler. Meselâ banda alınmış bir şelâle sesi dinleyebilirsiniz veya boynunuza bir sigara tablası asabilirsiniz. Bir sanatçı olduğunuzu bir an aklınızdan çıkarmamalısınız.
  • Çalışırken renkli kaleminiz çok olmalıdır. Yoksa, temin edin. Unutmayın ki iyi bir bina ancak bol renkli kalemle çalışılmış bir eskisten çıkar.
  • Projenize havuz koymayı ihmal etmemelisiniz. Hatta her boş kalan yere havuz diyebilirsiniz. Kendinize bununla ilgili bir felsefe de bulmalısınız, Meselâ şöyle: «Su doğanın insana katkısından çok, insan-doğa ortak yaşamının bilinçli olarak somutlaşmasıdır. »
  • Eserinizde kendinize özgü bir buluş muhakkak bulunmalıdır. Bu buluş hele eski Türk yaşantsının bir görüntüsü olursa romantik ve rejyonalist jüri üyeleri «kafeste kekliktir«. Dahiyane buluşunuz; bir şadırvan, bir sedirli şark köşesi, bir hayat, bir bakır mangal, bir avize, bir cumba v.s. olabilir.
  • Projenizi teslim edin. Yetişmiyorsa postaneyi ayarlayın, ne yapın yapın teslim edin.
  • Geçmiş olsun başarılar,

    Sedat Aytür’ün dediklerinin yarışmalarla ilgili herkes için doğru olmadığı şüphesizdi, ama birçokları için pekala doğru sayılmaz mıydı? İşte, bu sayımızın 16 ve 17. ci sahifelerindeki örnek… Bu örnek, meslektaşlarımızın (!) göz nuru ve emeğinin bu mertebeden küçümsenmesi ve alaya alınmasının haklı olup olmayacağını ortaya koymaktadır. Herkes bilmektedir ki yurdumuzdaki yarışmalarla ilgili olarak bu çeşit örnekler çoğaltılabilir. Ayrıca, türlü dedikoduların göklere çıktığı bir yarışmalar ortamında meslektaşların gerçek göz nuru ve emeği korunabilir mi ?

    Meslektaşların göz nuru ve emeği üzerinde duyarlık göstermek övülecek bir davranıştır. Ancak bir müessesenin uygunsuzluklarını hiciv yoluyla eleştiren bir yazıdan bu kadar alınan arkadaşımız geçen yıl Odaca durdurulmuş olan Ortopedik Sakat Çocuklar Okulu yarışmasına katılmakla; Oda-Bakanlık anlaşmazlığının çıkmasından önce, bu anlaşmazlığı körükleyen Bakanlık yetkililerine “Odaya karşı yapacağınız her harekette emrinizdeyim” demekle; Bakanlığın, Odanın boykotuna rağmen ilan ettiği iki yarışmada jürilik kabul etmekle, meslektaşların göz nuru ve emeğinin korunamayacağını bilmelidir.

    Asıl sorun söylentilerin önlenmesi değil, suistimallerin önlenmesidir. İşte, Mimarlar Odası yarışmaların her türlü dedikodudan uzak bir düzeyde sürdürülmesini sağlamak istemekte ve bugün bunun mücadelesini yapmaktadır. Mimarlık topluluğu, yarışmaların yurt ve meslek yararına geliştirilmesi, bu alandaki her türlü suistimali önleyecek açık denetleme ve tartışma düzeninin getirilmesi için genel kurullarında hazırladığı yönetmeliklerini uygulamak için uğraşmaktadır. Meslektaşlarımızın göz nuru ve emeğinin değerlendirilmesi de ancak bu düzen içinde mümkün olabilecektir.