Mimarlar Odasının Toplum Hizmetindeki Çabaları Kaynak : 01.07.1965 - Mimarlık Dergisi - 21 | Yazdır

Mimarlar Odası’nın, son yıllardaki çalışmalarıyla bir kamu kuruluşu ve ihtisas teşekkülü olarak toplum ve devlet organizasyonu içinde layık olduğu yeri alma­ğa başladığına şahit oluyoruz. Buna rağmen tam an­lamıyla iyimser olmağa, mimarlık ve şehir plancılı­ğının öneminin devlet mekanizmasının çeşitli katla­rında bulunan birçok idareciler tarafından dahi he­nüz kavranamamış olması sebebiyle imkân bulunma­dığı açıktır. Ancak arkadaşlarımızdan bazılarının ka­ramsar görüşlerine, gelecek hakkındaki endişelerine tam olarak katılmadığınızı geçen yıllarda edinilen tecrübelerin ışığı altında belirtmek isteriz. Meslek­taşlarımızın ve Oda’nın çabalarının bir süreden beri idareciler ve politikacılar tarafından dikkatle izlen­diğini hatta yurtdışında yankılar bulmağa başladı­ğını birkaç küçük örnekle açıklayabiliriz.

Geçtiğimiz Şubat ayı sonunda Oda’nın İstanbul ve Ankara’da düzenlediği iki basın toplantısında söylenenler ertesi gün, biri manşette olmak üzere on bir gazetede birden yayımlandı. Oda’nın görüşleri, çoğu kere toplum sorunlarına yeteri kadar eğilmediklerin­den yakındığımız basın mensuplarını ilgilendirmeğe başlamıştı. Mayıs ortasında yapılan ikinci basın top­lantısı da en az birincisi kadar ilgi gördü. Gazeteler­de çıkan görüşlerimizin Devlet organlarını ve bilhas­sa büyük şehir belediyelerini birdenbire harekete ge­çirdiğini hiç kimse iddia edemeyecektir. Buna kar­şılık, toplantıyı izleyen kısa bir süre sonra yurtdı­şındaki bir bilim kurumundan, Münih T.H.’sının di­rektöründen bir mektup aldık. Direktör, basın top­lantısında söylenenleri Milliyet’ten öğrenmiş ve çok ilgilenmişti. Yakında Türkiye’ye geleceğinden ba­hisle, konut alanında dünya çapında araştırmalar ya­pan TH’sı ile Oda’mız arasında ilişki kurulmasını ar­zuladığını belirtiyordu.

Yurtiçinde gereken ilgiyi yavaş yavaş bulmağa baş­layan konular, basın toplantısında, «genel yerleşme ve mesken», “yatırımların yeterli şekilde uygulanma­sı”, “teknik güçten en elverişli seviyede yararlanıl­ması” olarak kamu oyunun dikkatine sunuluyor ve Oda’nın bu alanlardaki aksaklıkların düzeltilmesi için teklifleri ileri sürülüyordu. «1964 yılı 87.500 konut açığı ile kapanmıştı (bu rakam sadece şehir konutla­rını kapsamaktadır); halen 20 vatandaştan biri gece­konduda yaşıyordu; 1963 inşaat yatırımları % 50 ora­nında aksamıştı», «bina inşaatlarının % 90’ında yeri­ne uymayan tip projeler kullanılmakta, ya da bu pro­jeler, yapmaması gereken tek kişiye, inşaat müteah­hidine yaptırılmaktaydı»; “yurttaki mimarlık gücün­den ancak % 58 oranında yararlanılmakta iken, önü­müzdeki 15 yıl içinde güç açığı 238.000’i bulacak tek­nikerlerin istekleri bilim ve plan açısından en olum­suz şekilde cevaplandırılmağa çalışılıyordu».

Mimarlar Odası bütün bu konularda hazırlıklı bulu­nuyordu. KİM dergisinin geçen yıl Oda’nın hazırla­dığı imar talimatnamesi tasarısı ile ilgili olarak yaz­dığı gibi, (1) «Mimarlar Odası» bu konularda kendine düşeni yapmış olmanın huzuru ile yetkililerin davra­nışlarını izlemeğe koyulmuştu.» Her ne kadar KİM «Mimarlar Odası kendine düşeni yapmış olmanın huzuru»ndan bahsediyor idiyse de Oda, o günden bu ya­na izleme çalışmalarının çok ötesinde çalışmalar ve teşebbüslerde bulunmuştu ve çabasına devam edi­yordu.

Geçen yıl Odaca «İnşaat Sektöründe Amaca Ulaşıl­masını Önleyen Nedenler – Kamu Zararları, Çözüm yolları» başlığını taşıyan bir broşür hazırlanmıştı. İs­minin uzunluğu dolayısıyla, Oda içinde kapağının rengiyle, «Kırmızı Kitap» olarak anılan broşür, bü­tün kamu kuruluşlarına ve ilgililere gönderilmişti. Bu defa Oda, Mart ayı içinde “Planlı Kalkınmada Değiş­mez Ulusal Amaca Ulaşılmasını Önleyen Nedenler ­Kamu Zararları, Çözüm yolları”

adlı «Gri Kitap»ı, sonra da Özel Yüksek Okullar konusundaki görüşünü ve İnşaat, Makina, Elektrik Mühendisleri Odalarıyla birlikte, halen Mecliste bulunan Devlet memurları kanun tasarısı hakkındaki görüşlerini ortaya koyan broşürleri hazırladı. İki yıl öncesine kadar haksız olarak “Mimarlar Odası kapatılmalıdır” görüşünü savu­nan Dünya gazetesi, bu defa Gri Kitap’ın özetini yayınlıyor ve “Mimarlar Odası’nın övülmeye değer ça­lışmasından söz ediyor (2); İstanbul Şubemizi ziyaret eden İmar ve İskân Bakanı, Oda temsilcilerinin gö­rüşme yaptıkIarı bütün parti liderleri takdirlerini be­lirtiyorlardı. Ayrıca, Mesleki Eğitim komisyonumu­zun UlA Paris Kongresi için Oda görüşü olarak ha­zırladığı, rapor, UlA çevrelerinde çok büyük ilgi ve takdir görüyordu.

Bu çalışmalar pratik alanda da yavaş yavaş meyva­larını vermeye başlamaktadır. Nitekim Kırmızı Ki­tap’ın ortaya koyduğu birçok gerçekler, Odamızın öncüsü olduğu ve kardeş odaların benimsedikleri “Devlet Proje Yaptırma Düzeni”nin, yeni bütçedeki tahsisatıyla yürürlüğe girmesinde büyük rol oynamıştır.

Zaman zaman, «Oda, günlük işleri bırakıp, akademik çalışmalara daldı» şeklindeki şikayetlere de şahit olu­yoruz. Hatta sayın Zeki Sayar, ARKİTEKT’ te aşağı yukarı bu anlamda bir de yazı yazdı. Ancak üyelerin çoğu, akademik mahiyette olmasa dahi, meslek ve memleket sorunlarına bazı olayların zuhurundan çok önce eğilmek gerektiğini; geçirilen birçok acı tecrü­beler dolayısıyla bilmektedirler. Kısa bir süre önce­sine kadar, mütevazi gücü dolayısıyla, olayların arkasından koşmaktan yorulmuş olan Oda’nın olayların önünde gitmesi, olumlu bir tutum olarak kabul edil­melidir. Odamızın bugün artık diğer meslek teşek­küllerine birçok konuda önderlik etmesinin ve “ara­nan” bir kurum olmasının nedenlerini, mimarlık ve şehircilik sorunlarının toplum hayatındaki önemli rolü kadar, bu tutumda da aramanın yerinde olaca­ğı kanısındayız. Zaten mesleğin toplum hizmetinde oluşu; bütün toplum sorunlarına eğilmemizi ve çö­zümlerini araştırmamızı zorunlu kılmaktadır.

Günümüzde Türkiye’nin en hayati sorunları, genel yerleşmedeki düzensizlik ve süratle gelişmekte olan kentleşme hareketidir. İmar ve İskan Bakanlığı’nın tahminlerine göre, ”Önümüzdeki 20-25 yıl içinde 26 milyon kişilik bir şehirleşme beklenmektedir. Yine aynı Bakanlık bu kentleşme vetiresinin 500 milyar TL. sının üstünde yatırımı gerektirdiğini hesaplıyor. Kentleşmenin bedeli ve milli bünye üzerinde yarata­cağı etkiler gözönünde tutulduğunda olgunun ölçüsü ve önemi ortaya çıkmaktadır” (3). Hâlen bu hareketin içinde bulunuşumuz konunun önemini bir kat da­ha arttırmaktadır. Yatırımların ve işgücünün yurt sathına dengeli ve düzenli bir şekilde yayılması sağ­lanamazsa kalkınma hayâl olacaktır. Kalkınmanın Türkiye’nin her bölgesi ve ferdi için adil ve dengeIi olabilmesi ve dengeleme işlemi süresince yersiz ya­tırım ve hizmet yapılmasının önlenmesi gerekmekte­dir. Mimarlar Odası yurt kalkınması için sosyal, kül­türel ve ekonomik kalkınma planına paralel bir ge­nel yerleşme planlaması zorunluluğunu bütün gücüy­le ortaya koymağa çalışmaktadır. Mimar ve şehir plân­cıları olarak memleketin bugün için en fazla ihtiya­cını duyduğu konulara eğilmek zorundayız. Yarının Türkiye’sinin kurulmasında en büyük yapıcı görev yine Türk mimar ve şehircilerine düşecektir.

(1) KİM. 19 Mart 1964.

(2) Dünya M. Aşkın, 20 Mayıs 1965.

(3) İmar ve İskân Bakanlığı, Şehircilik problemleri araştırması için ön not.