Plansız İstanbul |
Kaynak :
13.11.1965 -
Dünya Gazetesi
|
![]() |
Türkiye’nin en büyük şehri, kültür, bilim ve sanat yönünden memleketin öncüsü, sanayi, ticaret ve turizm merkezi olan İstanbul bugün tamamen sahipsiz ve kaderine terk edilmiş durumdadır. Yıllardan beri köylerin itmesi ve endüstrileşme hareketinin tabiî bir sonucu olarak devam eden köylerden şehirlere akın bilhassa İstanbul’u etkisi altına almıştır. Şehirde gerekli yerleşme düzeni tedbirleri alınmadığı için şehir çevresini gecekondular sarmış ve şehrin mevcut kaynakları artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalmıştır. Bugünkü perişan durum herkes tarafından bilinmektedir. İstanbul bugün modern şehircilik prensiplerinin gerektirdiği, dünya, yurt ve bölge verilerine dayanan bir düzenden mahrumdur. İstanbul yukarıda belirtilen nitelikleri dolayısıyla Türkiye kalkınmasını büyük ölçüde etkilemektedir. Dolayısıyla şehrin yurt çapındaki sosyal, kültürel ve ekonomik alanlardaki önemine uygun olarak gelişmesi ve bu gelişmenin, artık lüzumu hiç kimse tarafından inkâr edilemeyecek bir “plan”a bağlanması şarttır. İçinde bulunduğumuz perişan durumun ana sebebi, şehrin sahibi olması gereken Belediye-Şehirli ilişkisinin konuyu hâlâ bütünüyle kavrayamamış olmasıdır. Belediye, İstanbul’un gelişmesini gerçek bir planlama anlayışına uygun olarak yürütmek yerine defalarca “İstanbul’un imarı” sloganı altında istimlâk ve inşaat hareketlerine girişmiştir. Bu hareketler hiçbir programa, plana, hattâ 1960’ tan önce Devletin malî imkânlarını heba etmekten öteye geçememiştir. Düzensiz-lik aynen devam etmektedir. Belediye yöneticilerinin yanısıra şehirli de durumu bütün açıklığıyla görememektedir. İşin güç tarafı da budur. Şehirli tamamen politik mahiyetteki icraatı, gerçek şehircilik sanmakta, çektiği ıstıraba gerçek sebepleri kavrayamadan boyun eğmektedir. Böylelikle şehirli Belediyeyi tazyik edememekte, Belediye ise planlamanın başarı faktörlerinden biri olan şehirli desteğini sağlayamamaktadır. İstanbul’un tarihî, tabiî ve ekonomik değerlerinin tahrip olması ve Belediye’nin bütün bunlara sadece seyirci kalması ilgili Üniversiteler ve meslek kuruluşları tarafından tespit edilmiş, gerekli ikazlar ve çözüm teklifleri yapılmış olduğu halde Belediye konuyu bir bütün olarak ele alıp program ve planlı icraata yönelme teşebbüslerine girmemiştir. Şehrin nâzım planı ve tatbikat planlarının yapılması, modern şehir planlaması yönünden olduğu kadar kanuni yönden de Belediyelerin görevidir. Bugün şehrin, yerleşme düzenini genel hatlarıyla gösterecek ve imar planlarının hazırlanmasına yön verecek bir planı yoktur. 1939-1940 ve 1954 tarihli nâzım planlarını, şartların ve şehir nüfusunun çok değişmiş ve o tarihlerde 5000 hektar olan şehir alanının şimdi 28.000 hektara yükselmiş olması dolayısıyla artık yeterli, ihtiyaca cevap verecek planlar olarak kabul etmek mümkün değildir. Bütün bu düzensizliğin sonucu olarak, • Şehir nüfusunun yarısı gecekondu ve gayri sıhhi meskenlerde yaşamaktadır. • 2100 km.yi bulan şehir yolları tamamen bakımsız haldedir. • Trafik konusu ciddiyetle ele alınmadığından çözülememektedir. • Kanalizasyon ancak, ihtiyacın % 25’ ine cevap verebilmektedir. |
• Su sıkıntısı had safhaya gelmiştir.
• Halen her 90 hemşehriye 1 belediye memuru veya işçisi düşmektedir. Bu miktar Paris şehrindekinin 9 misli olmasına rağmen Belediye’nin iç düzensizliği yüzünden vatandaşın işleri yürütülmemekte ve vatandaş bizar hale gelmektedir. • Çeşitli sektörlerin şehir içindeki yerleşmesi plansız bir şekilde cereyan etmektedir. Sanayi, ticaret ve turizm tesislerine yer gösterilmemekte, tesadüfen bir yer bularak yerleşen tesisler de su, elektrik, yol, kanalizasyon ihtiyaçları ile başbaşa bırakıldıklarından sıhhatsiz olmaktadır. Bu tespitlerin hepsi 2 milyon nüfuslu İstanbul şehri içindir. Şehirleşme hareketinin önümüzdeki yıllarda daha da hızlanacağını göz önüne alırsak 3-4 milyon nüfuslu (1) İstanbul’un, çözümlenmesi ne derece güç problemlerle karşı karşıya kalacağı açıktır. Yukarıda sıralanan ihtiyaçlardan bazılarının Belediye’nin gücünün üstünde olduğu bilinmektedir. Ancak Belediye, planını ve programını hazırlamadığı, mevcut imkânlarını tam olarak değerlendirmediği, hattâ heba ettiği sürece Devlet ölçüsünde bir yardım da elde edemeyecektir. Üç yıllık planlı kalkınma devresinde Devlet Planlama Teşkilâtının, Belediye’nin yatırımlarının, programa bağlanması konusundaki tavsiyeleri bir sonuç vermemiştir. Bugün devlet ölçüsünde bir yardım elde edilse bile bunun nasıl verimsiz bir şekilde sarf edileceğini tahmin etmek güç değildir. Diğer yandan Belediye yöneticilerinin artık geleneksel bir hal almış olan keyfî ve kişisel imar çabalarının şehrin gerçek ihtiyaçlarını karşılamayacağı açıktır. Defalarca değiştirilen Beyazıt meydanı, anlamsız genişliğiyle Vatan caddesi, şehrin karakteristik mahallelerini ortadan kaldıran ve “turistik” adı verilen Sirkeci – Yedikule sahil yolu, çirkinlik abidesi Yıldız yolu; şimdi de hiçbir ciddi araştırmaya ve plan fikrine dayanmayan ve şehrin hiçbir derdine çare olmayan alt ve üst geçitler politik yatırımlar olmaktan başka hangi niteliklere sahiptir? Karaköy geçidinin yaya ve taşıt trafiğini çözemediği Belediye tarafından ancak inşaat bittikten sonra anlaşıldı. Bugün, meydanın yeniden tanziminden, yeni girişlerden söz ediliyor. Şayet bütün bu yapılanlar imar ise, dünyanın en pahalı ve en ez randımanlı imarını yaptığımızı çekinmeden söyleyebiliriz. 1960 öncesinin, büyüklük özlemi sonucu ortaya çıkan geniş yol ve meydan merakı bugün alt ve üst geçit merakı şekline dönmüş bulunuyor. Daima malî imkânsızlıklardan yakınan Belediye, her kuruşunda kamunun payı olan bütçesini programsızca israf etmek yerine şehrin nâzım planı için zamanında teşebbüse geçseydi şehir bugünkü durumundan çok farklı bir seviyede olurdu. İstanbul için dünya, memleket ve bölgedeki gerçek imkân ve fonksiyonlarını göz önüne alan ciddi bir envanter, program ve plan çalışmasına girişilmesi için şehrin bütün değerlerinin elden gitmesini beklememek gerekir.
1. Doğu Marmara Bölge Planlaması tahminlerine göre İstanbul metropoliten nüfusu 1970’te orta tahminle 3.235.000, yüksek tahminle 3.800.000 olacaktır. |