Savaşları Çıkaran Laiklik mi? Kaynak : 26.12.2015 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, “Fransız ihtilaliyle birlikte insanlık başka bir arayış içine girdi. Dinlerin dışında daha seküler bir dünya kurmayı tasarladı. Fakat sekülarizm dinlerden kaynaklanan şiddeti de geride bırakarak dünyayı topyekûn bir savaşın içine soktu” şeklindeki sözleri tartışmalara neden oldu. Başkanın söyledikleri ne kadar doğru acaba?

Başkan, “sekülarizm”den ve Fransız ihtilalinden söz ediyor; kastettiği düpedüz laiklik. Sekülarizm, İngilizce… Fransızcada sekülarizm sözcüğü yok, karşılığı “laïcisme” ve “laïcite”.

Laiklik sözcüğü dilimize Fransızca “laïcité”nin karşılığı olarak girmiştir, Larousse sözlüğüne göre, “Din”i, siyasetin ve yönetimin, özellikle de temel eğitimin dışında tutan anlayışı ifade eder”; düşünce özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğü esaslarına dayanır. “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ilkelerine dayalı 1789 Fransız Devrimi sonrasında dinin, yürütme, yargı ve yasamanın yani üç erkin dışında tutulması ilkesi benimsenmiştir. Buradaki kardeşlik, din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmeyen insancıl bir kardeşliktir; ayırıcı değil, birleştiricidir.

Laiklik, dinsizlik değildir; din düşmanlığı hiç değildir. Yalnızca, devlet yönetimi ile dünya işlerini dinden ayrı tutma anlayışıdır. Demokrasinin vazgeçilmezi, sosyal barışın ön koşulu, bütün inançlara saygının güvencesidir laiklik; ayrıştırıcı değil, içerdiği hoşgörüyle birleştiricidir, barışçıdır. Demokratik yaşamın, toplumsal barışın olmazsa olmazıdır. Laikliğin olmadığı yerde özgürlük de olmaz, demokrasi de. En kısa anlatımıyla, laiklik inanç özgürlüğüdür. O bakımdan da devlet yönetimi laik olmalıdır. Devlet, bütün yurttaşlarını kucaklayacaksa zaten öyle olmak zorundadır.Aslında laikliğe ilk damgasını vuran ABD’dir. ABD’nin kurucu büyüklerinden sayılan, üçüncü Başkanı Thomas  Jefferson’un hazırladığı anayasa din ile devlet işlerini birbirinden tamamen ayırmıştır. ABD’de kilise ile devlet ayrılığı söz konusudur.

R.T. Erdoğan, başbakanlığı sırasında, Kahire’de yaptığı konuşmada Mısır halkına laikliği tavsiye etmişti. “Laiklik din düşmanlığı değildir. Devlet bütün inançlara eşit mesafededir. Onların inançlarının da garantörüdür” diyordu. Ancak bütün bu söylemler özellikle son yıllarda ülkemizde laiklik konusunda sıkça karşılaştığımız söylem ve eylemlerle örtüşmüyor.

“Tanrı” adı, tarih boyunca çeşitli ereklerle kullanılmıştır. Sormak gerekir: Acaba hangi Tanrı, kullarının savaşmasını, birbirini öldürmesini ister? Tabii, mitolojideki Savaş Tanrısı Ares’in dışında… Dünyada pek çok kötülüğün, yukarıda örnekleri verildiği şekilde Tanrı’nın adı kullanılarak yapıldığı göz ardı edilmemeli. Başta, 3 milyon cana mal olan Haçlı Seferleri olmak üzere din savaşlarının çok sayıda örnekleri tarihte yerini almıştır. Bugün dahi Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren korkunç çatışmalar, savaşlar dinsel gerekçeyle yapılmıyor mu? Hattâ bazen aynı dinin farklı mezhepleri değil mi söz konusu olan?

Dünyayı saran savaşları sekülarizme bağlamak olağanüstü bir çaba gerektirmeli.

Sayın Görmez’in her şeyden önce, tek bir mezhebe indirgenmiş bugünkü konumuyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasa ile uyumlu olup olmadığını görmesi herhalde daha yararlı ve tutarlı olur.