Yükseköğretim Nereye? Kaynak : 15.01.2016 - Cumhuriyet Gazetesi | Yazdır

Ülkemizin en önemli konularından biri eğitim. Son zamanlarda ilköğretim ve ortaöğretimde yaşanan olumsuzluklar giderek artmakta. Eğitim, “akıl-düşünme-bilgi” temelinden, inanca kaydırılıyor; bilim ve akıl yerine inanca dayalı bir sistem kurgulanıyor. Bu, çocuk ve genç nüfusu hayli yoğun olan ülkemizin geleceği için karanlık bir gidiştir.

Böyle bir tutarsızlık, doğal olarak yükseköğretime de yansıyor; yükseköğretimin ayrıca ciddi bünyesel sorunları var. Bir 12 Eylül 1980 kurumu olan YÖK’ün hedefi, yükseköğrenim eşiğindeki gençleri kolaycı çözümlerle bir yere yerleştirmek haline gelmiş. Bu amaçla, büyük bir hızla, üniversite adı altında okullar açılıyor: Bunlar devlet ya da vakıf okulları… İyilerin yanısıra, gerekli düzeye sahip olmayan sayısız okul söz konusu. Çaresiz öğrenciler, niteliği belirsiz o okullara girebilmek için kıyasıya bir yarış içindeler.

Örneği kendi mesleğimden vereyim. Türkiye, dünyada mimarlık eğitiminin en kısa süreli olduğu az sayıdaki ülkelerden biri… Bizde mimarlık eğitiminde süre yalnızca 4 yıl, oysa Avrupa’da en az 5 yıl. 4 yıllık eğitimin mimarlık için yeterli olmadığı kabul ediliyor. Bizde dört yılın sonunda, ABD ve Avrupa’dakinin aksine, bütün yetkilerle donatılmış olarak bir mimarlık diplomasına sahip olunuyor; mesleğe kabul, mesleki yetkinliği belirleme türünden bir süzgeç yok.

Avrupa Birliği, “insana en çok yönelik” saydığı üç mesleğin öncelikle yasalarla düzenlenmesini öngörüyor. Bunlar Hukuk, Tıp ve Mimarlık’tır. Mimarlık için ülkemizde AB üyeliğine uyum hazırlıkları kapsamında birkaç yıl önce, okullarda akreditasyon (seviye belirleme – derecelendirme) odaklı kimi hazırlıklara başlandığını biliyoruz. Şu anda bu hazırlıklar ihmale uğramış durumda. Bugün bizde sürdürülen mimarlık eğitimi, Unesco ile Uluslararası Mimarlar Birliği UIA’nın birlikte yayımladıkları “Mimarın Eğitimi Tüzüğü”ne de, Avrupa Konseyi’nin “Mimarlık Eğitimi Direktifi”ne de uymuyor.

Ülkemizde ve KKTC’deki mimarlık okullarının sayısı anormal bir hızla artıyor. Şu anda toplam 131 mimarlık okulu var; 115’i öğrenci almış durumda. İçmimarlık okulları bu rakamın dışında. Buna karşılık, Almanya’da 14, Fransa’da 22, İngiltere’de 16, İtalya’da 14, İspanya’da 19 mimarlık okulu var.

Nüfus toplamı 314 milyon olan 5 büyük Avrupa ülkesindeki toplam mimarlık okulu sayısı 85; bizde ise 115. Bu durum, çarpıklığı bütün açıklığıyla ortaya koymuyor mu? Öğrenci kontenjanları da her yıl sürekli artıyor. Öncelikli olan, eğitimin niteliği olmalı, yoksa uçuk sayılar değil.

Üniversitelerin eğitim düzeyleri arasında çok büyük farklılıklar var; bunca üniversite için gerekli yetişmiş öğretim kadromuz yok. Kimi okulların, eksik altyapı ve yetersiz öğretim kadroları ile eğitim (!) sürdürdüğü biliniyor. Diploma üreten bu okullardan hangilerinin gerçekten mimarlık okulu olduğunu bilemiyoruz. Üstelik bir bölümü de İngilizce (!) eğitim verdiği iddiasında… Durumun, mühendislik dallarında da farklı olmadığı biliniyor; öteki meslek dallarında farklı olması için bir neden olabilir mi?

Sorumlu meslek kuruluşları kendi dallarında eğitime ilişkin araştırma ve incelemelerini bir an önce yapıp sonuçlarını ortaya koymalı. Bugünkü durum, ülkenin geleceğiyle yakından ilgili olan yükseköğretimde tehlike çanlarının çalmakta olduğunu gösteriyor. YÖK, taşıdığı büyük sorumluluğun farkında mı acaba?

egitim-kapak-gorsel